AFRİN, SINIR BOYLARI VE TÜM TÜRKİYE’DE UZUN VADELİ GÜVENLİK

Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidarında Türkiye'nin en uzun sınırını oluşturan Suriye ile ilişkiler 2011 yılına kadar güllük gülistanlıktı. Öyle derin bir dostluk vardı ki Erdoğan çifti, Esad çiftini Bodrum’da ağırlamış, hem siyaset hem tatil yapmışlardı! Karşılıklı anlaşmalar, ticari işbirlikleri, Dostluk Barajı derken iki ülke arasındaki ilişkilerdeki yakınlaşma sınır tanımıyordu!

Yıl 2011 yılına geldiğinde Erdoğan’ın zihnine kara kedi girdi! Arap Baharı ile Suriye’de başlayan karışıklığın ardından “Dostum Esad” birdenbire “Ey Katil Esed” oldu. Türkiye, binlerce yabancı ülkeden gelen cihatçıların Suriye’ye geçiş kapısı oldu. ABD, Batılı ülkeler, Körfez ülkeleri ile Esad’ı devirmek için güç birliği yapıldı.

Suriye,  iç savaşla yerle bir olurken, Türkiye bu ülkeden kaçan ve şu anda sayısı 3 milyon 600 bine ulaşan dev sığınmacısı ile ekonomik, sosyal, kültürel büyük bir külfeti yüklenmek zorunda kaldı. Sınır boylarımız kevgire dönerken, ülkemizde art arda patlayan bombalar ile vatandaşlarımız çok büyük bedeller ödedi.

PYD diye bir örgütün olmadığı Suriye’nin kuzey toprakları; 2011 yılı itibarıyla PKK’nın üs noktası oldu. Suriye’de “PYD” adıyla faaliyet gösteren ve nüfuz alanını genişleten örgüt, o dönemde Esad ile savaşması ve ÖSO ile işbirliği yapması için en büyük desteği de Türkiye’den aldı.

Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, terör örgütü PYD lideri Salih Müslim’i Ekim 2014, Temmuz 2015 ve Ekim 2015’te üç kez Ankara’ya getirtti. Bir anlamda Kürt halkının meşru temsilcisi olarak gördü… Üstelik Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan da aynı yoldan yürüdü. 2014 yılında Suriye’den Türkiye’ye geçmeye çalışan PKK/PYD terör örgütü mensuplarının 3 yiğit askerimizi şehit etmesine ilişkin bir gazetecinin yönelttiği soruya “PKK mı PYD mi, benim için PYD” diyerek PKK ve PYD’yi birbirinden farklı gördüğünü açık açık ilan etti.

İşte AKP’nin PYD’yi meşru gördüğü o günlerde “Bu örgüt, PKK’nın Suriye uzantısıdır” diye bas bas bağırdık. İşte o uyarılarımıza o günlerde sağır kalan hükümet yüzünden bugün ağır bedeller ödüyoruz.

Tüm bunları niye hatırlatıyorum? Vatandaşın hafızasını silmek için Erdoğan’ın komutasındaki yandaş basın üzerinden yaptığı zihin oyunlarını ortaya koymak için… Erdoğan’ın 180 derecelik savruluşlarını; dün ak dediklerine bugün kara demelerini, U dönüşlerini “Kandırıldık” safsatasıyla yutturmaya çalışmasını anlatmak için…

İşte bugün Afrin’e girmek zorunda kaldıysak nedeni Erdoğan’ın Suriye politikasındaki mezhepçi, tutarsız ve öngörüden uzak kişisel hezeyanlarıdır.  Dün ABD ile iş tutup Esad’ı devirmeye çalışmış, bu uğurda cihatçı örgütlere, terör örgütü PYD’ye arka çıkmış, bugün Rusya-İran-Esad cephesinde ABD’ye meydan okumaktadır.

Ancak artık içine girdiğimiz coğrafya zor ve tehlikeli yollar içeriyor. Bu yol; “hesapsız meydan okumaları” değil, diplomatik akılla devreye giren stratejik hamleleri zorunlu kılıyor.

TSK’nın 20 Ocak 2018 tarihinde başlattığı Afrin’e yönelik “Zeytin Dalı Harakatı”na parti olarak tam destek veriyoruz. ABD’li yetkililerin Suriye sınırında 30 bin kişilik PKK-PYD-YPG sınır gücü oluşturacağını açıklamasının ardından, Türkiye elbette kollarını kavuşturarak bekleyemezdi. Terör örgütünden fırlatılan Katyuşa füzeleri ile sarsılan sınır kentlerimiz olan Hatay ve Kilis sıkıntılı günlerden geçmektedir. Çarşı merkezlerine, camilere, evlere düşen roketler, can ve mal kayıpları yaratmaktadır. Oysa güven içinde yaşamak tüm vatandaşlarımızın en temel hakkıdır.

O yüzden yineliyorum ki Türkiye’nin güney sınırını PKK-PYD-YPG terör güçlerinden temizlemek için kaçınılmaz olan bu operasyonda diplomatik kanalların önemi de büyüktür.

Erdoğan ile Trump arasında 24 Ocak’ta gerçekleşen kritik görüşmenin kodları, ABD ile Türkiye arasındaki güven bunalımının kasırgaya dönüşmek üzere olduğunun habercisidir.

Görüşme içeriğinin karşılıklı açıklamalarla yalanlanması kadar Beyaz Saray’dan gelen tehdidin boyutu da önem kazanmaktadır. Trump, “Türk ve Amerikan askerleri arasında bir çatışma riskini önlemenizi bekliyorum” sözleriyle askerimizin Menbiç’e girmemesi yönünde gözdağı vermiştir. Geldiğimiz aşama; Atatürk’ün askeri zaferlerin sadece savaş meydanında kazanılamayacağı uyarısının ne kadar haklı olduğunu bir kez daha gösteriyor.

Bugüne kadar PKK PYD YPG’ye destek veren Rusya’ya ne kadar güvenebileceğimiz de ortada! Üstelik Esad, Rusya lideri Putin’in desteği ile Suriye’nin güneyinden ilerleyişini sürüyor. Esad yönetimine büyük destek veren Rusya ve İran, Suriye’yi ABD’ye teslim etmemekte kararlı.

Suriye, küresel güçlerin düellosunda Erdoğan’ın seçim endeksli zafer naraları ve kükreyişlerini tek bir hamle ile boşa çıkarabilecek kadar tehlikeli bir coğrafya. Zira Afrin’i PKK-PYD-YPG terör örgütünden temizledikten hemen sonra oranın kimlere teslim edileceği sorusu, yapılan operasyon kadar önemlidir.

Uzun lafın kısası, “Ortadoğu’nun mezhepsel, etnik fay hatlarının kırıldığı bir coğrafyada” Mehmetçiğin kanı üzerinden rulet çevrilemez!

CHP Hatay Mv ve PM Üyesi Av. Mevlüt DUDU

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner15