Yaşlı profesör odasına girdi ve yorgun bedenini köşedeki deri koltuğun üzerine bıraktı. Genç ve dinamik öğrencilerin hiç tükenmeyecekmiş gibi görünen enerjilerine yetişmek zor geliyordu artık. Günlerinin çoğu onlara ders hazırlamak, projeler vermek ve yeni insanlar yetiştirme telaşıyla geçiyordu. Eskisi gibi değildi artık düşünme biçimi; teknolojiye ayak uydurmaya, yetişmeye çabalarken, öğrencileri genç aygırlar gibi yanından hızla geçip gidiyordu. Kısa süre içinde emekli olmak, bir çiftliğe çekilmek en iyisi olacaktı galiba. Kendi gençliğini düşündü; nasıl hızla geçtiğini fark etti zamanın. Babası hep aynı şeyleri söyler ve o sıkılırdı bundan. “Bak bakalım güneş yine doğmuş mu? Derdi; “Doğmuşsa az daha zamanın var demektir yeni bir şeyler öğrenmeye; asla boşa harcama, anları yaşamayı unutma, okula git ama hem orada hem dışarıda öğrenecek çok şey olduğunu unutma…” Ne saçma gelirdi o günlerde bu sözler. Pencereden dışarı baktı, çeşitli ırklardan öğrencilerin akılları bir karış havada olanlarla, bir ağacın dibinde kitap okuyanları izlemeye, içlerinden kaçının yarının önemli şahsiyetleri olacağını saymaya çalıştı. Yerinden kalkıp masasına geçti ve öğrencilerden topladığı ödevleri rastgele seçip okumaya başladı.

Kapı vurulunca okuduklarından sıyrıldı ve “gel” diye seslendi.  İçeri gözlüklü, kısa boylu, tüm hayatı okulda geçmiş gibi bezgin bir öğrenci girdi. “Gel bakalım” dedi; “Tamamladın mı sonunda? Diye sordu gözlüğünün üzerinden bakarak. “Evet profesör, evet tamamladım ama sanırım sonuca ulaşamadım” Arkasına yaslanıp, sorgulayan bir ifade ile; “Biraz daha açık konuşabilir misin, bir tezin vardı, bir sonucun olmalı. Eğer bir sonucun varsa, bitirdin demektir” dedi.

Yani bitirdim ama sonuca ulaşamadım, yazacak ve araştıracak hiç kaynak kalmadı; bu yaratıkları anlamak gerçekten imkânsız. Onlarca denekle çalıştım, sosyal yaratıklar gibi davranıp, her grubun içinde birbirinin gözünü oymak için çalışan tipleri var. Bazen dayanışma içinde oldukları sonucuna ulaştığımı sandım ama sonrası hayal kırıklığı. Arkadaşlar birbirini sırtından bıçaklıyor, toplandıkları geniş alanları birbirinden kesin sınırlarla ayırıp sonra da bir başka gruba saldırıyorlar; kaçabilenler başka gruplara sığınıyor. Bazılarında hiyerarşi çok keskin; toplulukların liderleri, biraz kafasını kaldıranın başını eziveriyor ve diğerleri hemen geri adım atıyor. Biraz batıda ve kuzeyde yaşayanlar daha barışçıl, daha sakin. Ama güneyde –sanırım iklimle de ilişkili- daha saldırgan ve çoğu da yiyecek bulamıyor. Yani anlayacağınız profesör; bu yaratıkları çözemedim. Sanırım doktora tezim başarısız olacak

Yaşlı profesör kuyruğunu yana doğru çevirerek yerinden kalktı, uzun bıyıklarını iki yana doğru düzeltti ve gülümseyerek öğrencisine yaklaştı. Genç ve yorgun farenin omzuna elini koydu; “Şimdi anladın mı insan denen bu yaratıkları çözmenin ne kadar zor olduğunu? Bizim için onların dünyası çok karışık, çok anlamsız; tezini kabul ediyorum ve doktoranı tamamladığını memnuniyetle söyleyebilirim. Zor olduğunu bilerek sana önerdiğim bu konuda, bu kadar ilerleyebilmek ve bu analizi yapabilmek büyük başarı

Genç fare yorgun bir gülümsemeyle başını kaldırdı, bıyıkları titreyerek; size minnettarım, tüm yardımlarınız için teşekkürler” dedi ve koşarcasına odayı terk etti.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner15