Doktor vekil ŞEHİR HASTANELERİ konusunda hangi uyarıyı yaptı?

CHP Mersin Milletvekili Dr. Hüseyin Çamak, Şehir Hastaneleri projelerinde ihaleyi alan şirketlere devletin 25 yıl boyunca kira bedeli ödeyeceğini ve kamunun sağlık harcamalarının 20 milyar liradan 40 milyar liraya çıkacağını söyledi.

15 Şubat 2017 Çarşamba 17:49
Doktor vekil ŞEHİR HASTANELERİ konusunda hangi uyarıyı yaptı?

Çamak, “Çok daha az para harcanarak vatandaşın üstün kalitede hizmet alacağı, kolay ulaşabileceği, sağlık çalışanlarının haklarının korunacağı bir sistem kurulabilecekken, savurganlık boyutunda, yeni rant alanları sağlamaya yönelik, emek sömürüsüne dayalı bir sistem tercih edilmiştir” dedi.

CHP Mersin Milletvekili Dr. Hüseyin Çamak, İstanbul Milletvekili Ali Şeker ve Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu ile birlikte düzenlediği basın toplantısında ilki Mersin’de açılan Şehir Hastaneleri’yle ilgili endişelerini kamuoyuyla paylaştı.

‘Kolay ulaşım göz önüne alınmalıydı’

“Halkımızın en iyi altyapıya sahip modern teknolojiye sahip hastanelerde hizmet alması elbette bizim de arzumuzdur” diyen Dr. Hüseyin Çamak,  “Ancak bunlardan daha önemlisi bu kadar emek sarf ve para sarf edilerek yapılan hastanelerin hastanın kolay ulaşabileceği yerde olmasıdır. Zor durumda olan hastalar acilen ulaşabileceği yerde tedavi olmak ister. Mersin’de yapılan şehir hastanesi kentin en ücra tarafındaki kuzey batı bölgesindedir. Bu noktada tek bir ulaşım yolu mevcuttur.  Oysa beyin kanaması, kalp krizi, şok, koma ve trafik kazaları gibi acil bir vakanın vuku bulması halinde kısa zamanda hastaneye ulaşılır olması hayati bir önemdedir.  Planlama yapılırken bunun göz önünde bulundurulması ve böyle devasa bir hastanenin yapılacağı yerin kentin belirli bölgelerinden rahatlıkla ulaşılabilecek olması,  en az 3 hastanenin yapılması daha uydundur” dedi.

Mersin Şehir Hastanesi’nin açılmasıyla kapatılan diğer devlet hastanelerinin etrafındaki esnafın durumunun dikkate alınmadığını kaydeden Çamak, “ Örneğin Mersin’de bu yüzden kapatılan sadece bir devlet hastanesinin etrafında bulunan 264 esnaf ve eczane mağdur edilmiştir. Fakat bu şehir hastaneleri nedir? Nereden çıktı? Ne işe yarar ve Mersin örneğinden görüldüğü üzere nelere mal olduğu ve olacağı gerçeğine iktidar yetkilileri hiç değinmemiştir” ifadelerini kullandı.

‘Milli proje değil, Dünya Bankası projesi’

Sağlıkta Dönüşüm Projesi (SDP) kapsamında yapılacak bu tür büyük hastanelerin proje içerisinde kayıt altına alınmış adlarının “Kamu Birlik Hastaneleri” olarak geçtiğini, ancak sonradan Şehir Hastanesi adının kullanıldığını kaydeden Çamak,  “SDP denen sağlık yapılanması, 1996 yıllarının öncesine kadar uzanan bir uluslararası projedir.   Bu proje ilk olarak Dünya Bankası ve IMF tarafından ortaya konulmuştur.  Amaç dünya insanlarının sağlık sistemine kolay ulaşımını sağlamak, her insana yeterli sağlık hizmeti sunmak ve sağlık için harcanan paraları olabildiğince mantıklı sınırlara çekebilmek olarak düşünülmüştür. SDP için ülkemizin ilgisi merhum Ecevit’in koalisyonu döneminde başlamış olsa da o zamanın ekonomik sıkıntıları nedeniyle uygulamaya geçilmemiştir.  2003 yılında Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Dünya Bankası’na başvurarak bu konu ile ilgilendiklerini belirtmiştir.  Dünya Bankası onay verince ilk başvuru tarihinde başlangıç kredisi olarak 60 milyon 610 bin dolar teşvik yardımı yapılmıştır.  İkinci teşvik kredisi ise 11.06.2009 tarihinde gerçekleşmiş ve bu kez de 73 milyon 130 bin dolar verilmiştir.   Bu gerçeği tüm dünyanın bilmesine rağmen SDP ile ilgili dokümanlar Sağlık Bakanlığı tarafından tercüme edilmiş ve Sayın Bakan’ın editör olarak görüldüğü kitabın her bir bölümü bakanlığın bir üst düzey yetkilisi tarafından yazılmış gibi tanıtılarak, bu projenin ithal değil, milli bir proje olduğu izlenimi yaratılmaya çalışılmıştır” dedi.

‘Sağlık harcamaları 20 milyardan 40 milyara çıkacak’

Çamak, “Dünya genelinde bir teşvik unsuru olarak kullanılmasına da neden olan SDP ile ülkemizin bütçesinde önemli yük görülen sağlık harcamalarını azaltmak öngörülmüş ve zaman içerisinde de sağlık sektörünü bir kamu hizmeti olmaktan çıkarıp tamamen özel sektöre devretmek fikri öne çıkarılmıştır. Oysa bu proje bizde yürürlüğe girince yıllık 20 milyar olan sağlık harcamaları bir anda 40 milyara fırlamıştır. Bu kredisi önceden alınan projenin bizde yanlış uygulaması bakımından dünya ilk olduğu söylenebilir” diye konuştu.

‘Sağlık tamamen paralı ve pahalı hale getiriliyor’

Çamak, Şehir hastaneleri ihalesini kazanan şirkete hazine arazilerinin bedava verildiğini,  devletin firmaya 25-30 yıl boyunca kira ödemesi yapmayı hazine garantisi de vererek kabul ettiğini,  sözleşme süresinin 49 yıla kadar çıkarılabileceğini,  hastane çevresindeki tesisleri yüklenici firmanın işleteceğini,  hastane ve çevresindeki yapılardaki işletmelerin her türlü vergi-harçtan muaf olacağını,  hastanelere devlet tarafından yüzde 70 doluluk garantisi verildiğini, kapatılan devlet hastanelerinin bina ve arazilerinin tasarrufunun yüklenici firmaya bırakılacağını kaydetti.

Çamak,  “Sağlık tamamen paralı ve pahalı hale getirilmektedir. Şehir Hastaneleri, İhale Kanununa tabi değildir. Sağlık çalışanları, taşeron işçi haline getirilecektir” dedi.

‘Şirketler kazansın diye hastaneler kapatıldı’

Hükümetin, 27 ilde 34 adet şehir hastanesi ile 43 bin 796 yatak kapasitesi sağlanacağını duyurduğunu ancak sağlıkta dönüşüm ve özelleştirme adı altında şehir hastanelerinin yapımını üstlenen yüklenici şirketlere sağlanan sınırsız ranta hiç değinilmediğini belirten Çamak, şunları söyledi:

“Mesela yapım işini gerçekleştirecek yüklenici lehine bedelsiz, bağımsız, sürekli üst tesis kurma hakkının verilmesi, her alanı işletip gelir sağlaması, üst hakkın sabit yatırım dönemi hariç 25 yıl olması gerçeğinin üzerinde hiç durulmamaktadır. Öte yandan yüklenici şirkete ödenecek para sadece kira bedelini kapsamıyor. Görüntüleme, laboratuvar, bilgi işlem, güvenlik, temizlik ve yemekhane gibi tüm hizmetler de bu şirkete bırakılıp, bunun için de devlet tarafından ‘hizmet bedeli’ adı altında şirkete yüksek meblağda ödeme yapılacaktır.  Sözleşmenin 25 yıllık yapıldığı göz önüne alındığında bu süre içinde şirkete çok büyük kira bedelleri ödeneceği açıktır. Ayrıca yüklenici firma ile devlet arasında yapılan sözleşme gereği, devlet, Türkiye ortalamasında doluluk oranı yüzde 62 iken, yüklenici firmaya yüzde 70 doluluk oranı taahhüt etmektedir.  Bu durumda ister istemez, hastanede ‘İhtiyaç dışı hasta yatışımı mı yapılacak?’ sorusunu aklımıza gelmektedir.  Mersin'deki durumdan anlıyoruz ki; şirketler yeteri kadar kazansın, yeterli hasta sayısını sağlayabilsin diye mevcut iki hastanemiz de kapatılıyor. İlimize yeni bir hastane yapılırken, diğerlerinin kapatılacak olması halk sağlığı adına kaygı vericidir.”

‘Bu durum halkımızın yararına değil’

Şehir hastanelerinde doktorlar dâhil tüm çalışanların kademeli olarak sözleşmeli hale getirileceğini, maaştan ziyade performans ve döner sermaye ödemelerinin yapılacağını vurgulayan Çamak, “Şirkete verilen sözler gereği tüm emekçilerin zor şartlar altında çalıştırılacağı belli oluyor. Bu anlamda doktorlara hasta muayene ederken yanlarında başka bir sağlık çalışanı bulunmayacağı bildirilmiştir. Bu durumun süreç içerisinde doktorlar açısından hukuki sorunlara yol açabileceği kanısındayız. Her türlü ihtimal düşünülerek doktor ve hastanın bulunduğu ortamda hukuki anlamda en azından şahit niteliğinde bir çalışanın olması gerekir. Sonuç olarak çok daha az para harcanarak vatandaşın üstün kalitede hizmet alacağı, kolay ulaşabileceği, sağlık çalışanlarının haklarının korunacağı bir sistem kurulabilecekken, savurganlık boyutunda, yeni rant alanları sağlamaya yönelik, emek sömürüsüne dayalı bir sistem tercih edilmiştir.  Sürekli büyüklüğü öne çıkarılmaya çalışılan şehir hastanelerinin aslında vatandaşın sağlığını risk altına aldığı gibi sırtına da büyük bir yük bindirdiği gerçeği saklanmaktadır. Bu durum kesinlikle halkımızın yararına değildir” ifadelerini kullandı.

Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner15