Sürdürülebilirlik aslında ekonomik bir kavramdır…

Ama ben hep sosyal hayatın da, günlük yaşamın da içinde olan bir kavram olarak görürüm.

Sosyal hayatta hangi önemli konuyu “sürdürülebilirlik” dışında tutabiliriz ki…

Toplumsal hayatın dört temel konusu olan sağlık, eğitim, sosyal güvenlik ve yaşam hakkının sürdürülebilir olmaktan çıkmasını düşünebilir miyiz…

Bir bakıma hayatın kendisine karşılık gelen sosyolojik bu dört temel alanda birikmiş olan devasa sorunların sürdürülebilir olduğunu kim söyleyebilir…

İnsanlar adeta inim inim inliyor… Ama bu sorunlar ve bu sorunları günlük hayatında yaşayan milyonlar bugünün medyası için maalesef  "gündem" bile değil.

Bu sürdürülemez hayatlar medya için artık rutin…

Günlük hayatımızda da farkında olmasak bile sürdürülebilirlik en önemli kavramların başında gelir. Örneğin iş hayatında, insan ilişkilerinde, hatta aşkta…

Bir işe girmişsiniz iyi kötü; idare edip gidiyorum diyorsunuz bir bakıma…

Ama öyle bir an gelir ki o işte, o iş yerinde, o iş hayatında önünüze duvar gelir.

Orası artık kırmızı çizginizdir…

Devam ederseniz toslarsınız ve o işin artık “sürdürülemez” olduğunu anlarsınız.

Dostluk, arkadaşlık ilişkilerinde de aşkta da böyle değil midir… Terk etmelerimiz, bırakıp gitmelerimiz, yalnızlıklarımız “sürdüremediğimizden” değil midir hep…

Peki bireysel veya sosyal hayatlarımızı siyasi yaşamdan ne kadar ayrı tutabiliriz/

Ne kadar özen gösterirseniz gösterin, eninde sonunda bir yerde çakışırsınız… Bir kafede otururken de olabilir, bir kursta ders dinlerken de ya da bir dost meclisi sohbetinde.

Türkiye 1980 sonrasında siyasi anlamda çok güç dönemler yaşadı, çok badireler atlattı, çok lider, çok hükümet, çok denge gördü, yaşadı…

Ama hiçbir dönemde günlük yaşam bu denli cendereye girmedi. Bunun nedeni de en tabii hak olan yaşam hakkının tehdit altında olmasıdır.

Problemli Suriye sınırı, Doğu-Güneydoğu bir tarafa bugün ülkenin herhangi bir noktasında can güvenliği algısı “sürdürülebilir” olmaktan çoktan çıkmıştır...

İnsanları canlarından bezdiren asıl sebep de budur: Yani sabah evinizden çıktığınızda, akşam dönüp dönmeyeceğiniz belirsizdir.

Mevsimlik işçiyseniz bindiğiniz ilkel aracın devrilmemesinin, madenciyseniz indiğiniz ocağın çökmemesinin, kadınsanız herhangi bir şiddete maruz kalmamanızın, gazeteciyseniz işten atılmamanızın ve çocuksanız bir tacize uğramamanızın garantisi yoktur…

Ama hayat, zaman, akış durmaz…

Su gibi, fikir gibi, düş gibi…

Her şey akar; her şey yenilenir, her şey değişir…

Milyonların "sürdürülemez" hayatları karşısında kendi küçük mutluluklarının “sürdürülebilir” olduğunu sananlar da unutmamalıdır ki…

Her yeni gün, her doğan sabah içinde bir değişimi de barındırır…

Asla değişmeyecek sanılan şeyler bir anda alt üst olabilir…

Keyfiniz kaçabilir, çarkınız bozulabilir, sarayınız yıkılabilir…

Nasıl mı?

Bazen bir el çırpması, bazen bir kelebek uçması yeter…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner15