(ANKARA) - Diyarbakır'dan terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması talebiyle 250 kadın Ankara Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’ne yürüdü. Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Eş Sözcüsü Ekin Yeter, "Sincan Kadın Kapalı Cezaevi'nde tam 24 kadın siyasi mahpus 2021 yılından beri yatarlarını bitirmesine rağmen, cezasının infazını bitirmesine rağmen koşullu salıverilme hakkından faydalandırılmıyor. Bu noktada gerçekleştirilen birçok hukuki başvuruya ret yanıtı veriliyor. Hapishanelerde kurulan ikinci bir mahkeme niteliği taşıyan kurullarla birlikte hiçbir evrensel hukuk dayanağı olmamasına rağmen tekrardan ikinci bir yargılama gerçekleştiriliyor" dedi.
Diyarbakır'dan 250 kadın, terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması talebiyle Ankara’ya yürüdü. Yürüyüşün altıncı gününde Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nin önüne gelen kadınlar, basın açıklaması yaptı.
Yürüyüşçüler arasında siyasetçiler, hukukçular, sanatçılar, sendikacılar, kadın hakları aktivistleri, insan hakları savunucuları, ekolojistler, birçok alandan kadın arkadaşlarımız bulunduğuna dikkat çeken Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Eş Sözcüsü Ekin Yeter, "Bizler tarihsel bir misyonla yürüyoruz. Aslında Kürt halkının özgürlük mücadelesi bağlamında yürüyoruz. Bu noktada aslında Kürdistan ve Türkiye'de katledilen, ötekileştirilen, ayrımcılığa uğrayan, inkar ve imha siyasetine maruz kalan tüm kadınlar ve tüm halklar adına bu yürüyüşü gerçekleştiriyoruz" dedi.
Yeter, umut hakkı için gelinen noktada aradan 11 yıl geçmesine rağmen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararı uygulanmadığını söyleyerek "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararı ortada ve Türkiye hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taraf bir ülke olarak verilen kararı uygulamakla yükümlü. 11 senedir uygulanmayan bir AİHM kararı söz konusu ve sivil toplum kurumlarının, hukukçuların, Sayın Öcalan'ın müdafilerinin yapmış olduğu bildirimlerle Türkiye hakkında bir denetim süreci başlatıldı" diye konuştu.
"Umut hakkının uygulanmaması hali bütün hapishanelerde hak ihlallerini derinleştirerek sürdürüldü"
Denetim süreci kapsamında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin Türkiye'nin infaz yasasını değiştirmesini ve düzenlemesini beklediğine değinen Yeter, şunları kaydetti:
"Bu kapsamda verilmiş olan ara kararda geçtiğimiz eylül ayında hem Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında kurulan Meclis Komisyonuna büyük bir sorumluluk verildi. Hem de Türkiye devletine tekrardan haziran ayına kadar süre verilerek umut hakkı ile ilgili düzenleme yapması gerektiğine dair bir karar kuruldu. Bugün önümüzde Meclis Komisyonu bakımından tarihi bir sorumluluk söz konusudur. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi diyor ki: 'Ey Meclis Komisyonu, bu konuda madem ki bir irade sergiledin. Umut hakkıyla ilgili bir düzenleme için öneride bulun ve Meclis'i harekete geçir.' Ancak bakıldığında barış ve demokratik toplum süreci kapsamında birçok adım atılmasına rağmen umut hakkıyla ilgili halen bir adım atılmış değildir ve ne Meclis Komisyonunda ne de Meclis'in gündeminde bu konu hala somut olarak görülmüş değildir. Burada biz kadınlar hukukçular başta olmak üzere siyasetçiler, bütün genç kadınlar, Barış Anneleri, hepimiz umut hakkının uygulanmasını talep ediyoruz. Ayrımcı infaz yasası uygulamasının Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından sonlandırılmasını talep ediyoruz ve bu talebimizi her gün sokak sokak, ev ev, kent kent örgütleyerek büyütüyoruz. Bu kapsamda mücadelemiz her gün kendini mahkeme salonlarından salonlarından sokağa taşıran ve toplumsallaştıran bir noktaya gelmiş durumdadır. Elbette içerisinde bulunduğumuz tekçi, merkeziyetçi, faşizan düzen sadece umut hakkı bakımından kendisini sürdürmüyor. Yıllarca Kürt halkının maruz kaldığı tarihsel inkar ve imha siyaseti hem Anayasa'da, hem çok hem birçok mevzuat hükmünde kendini sürdürdü ve bütünsel bir ayrımcı rejim oluşturuldu. Bu noktada umut hakkının uygulanmaması hali bütün hapishanelerde hak ihlallerini derinleştirerek sürdürüldü.
"İhlaller derinleşerek sürmektedir"
Sincan Kadın Kapalı Cezaevi'nde tam 24 kadın siyasi mahpus 2021 yılından beri yatarlarını bitirmesine rağmen, cezasının infazını bitirmesine rağmen koşullu salıverilme hakkından faydalandırılmıyor. Bu noktada gerçekleştirilen birçok hukuki başvuruya ret yanıtı veriliyor. Hapishanelerde kurulan ikinci bir mahkeme niteliği taşıyan kurullarla birlikte hiçbir evrensel hukuk dayanağı olmamasına rağmen tekrardan ikinci bir yargılama gerçekleştiriliyor. 30 yıl yatmış siyasi mahpusların dahi pişmanlık da yatıyor. Evrensel hukuk değerleri ortadayken, barış ve demokratik toplum süreci ortadayken ve bu konuda içerisinde bulunduğumuz hukuk rejimi, hukuk rejiminin ayrımcılığının ortadan kaldırılması, halkın talebiyle bu kadar meşru ve haklı iken Sincan Hapishanesi'nde onlarca kadın yoldaşımızın, onlarca siyasi tutsakın haklarının engellenmesi kabul edilemezdir. Bu rejim sadece idari ve gözlem kurullarıyla kendisini sürdürmüyor. Yine S ve Y tipi hapishanelerle birlikte YGC tipi hapishaneler ile birlikte tecrit ve izolasyon rejimi, sağlık hakkı, mahpusların kültür hakları, iletişim hakları, sosyal kültürel tüm hakları engellenmekte ve ihlaller derinleşerek sürmektedir.
"Bu rejim halihazırda yürütülen barış ve demokratik toplumu inşa sürecine uygun değildir"
Buradaki bütün kadın arkadaşlar, hukukçular, siyasetçiler, basın mensubu kuruluşları, herkes bütün halk bilmektedir ki içerisinde bulunduğumuz bu rejim halihazırda yürütülen barış ve demokratik toplumu inşa sürecine uygun değildir. Hem bu sürece uygun değildir hem evrensel hukuk değerlerine uygun değildir hem de ahlaki politik toplum değerlerinde bu uygulamaların karşılığı yoktur. Bu yüzden yürüyoruz. Halkların umudunu büyütmek adına yürüyoruz çünkü bu umut bütün Türkiye ve Kürdistan halklarının özgürlük tutkusunun yarattığı umuttur. Eşitlik ve özgürlük talebinin yarattığı umuttur. Barış ve Demokratik Toplumu inşa etmenin umudu ve sorumluluğudur. Bizler biliyoruz ki haklıyız. Taleplerimiz hukuki ve meşru taleplerdir ve bu talepler bu mücadele ısrarı gelişen diyalog sürecini oluşturdu. Bu mücadele ısrarı bu sürecin gelişimini sağlayacak ve Sayın Öcalan şahsında bütün politik mahpusların özgürleştiği, haklarına kavuştuğu bir düzeni bütün halklar olarak hep birlikte inşa edeceğiz. Bizler az sonra hapishaneye girerek buradaki kadınların, annelerin genç kadınların selamını içerideki tutsak kadın yoldaşlarımıza ileteceğiz."