Milletvekili Rızvanoğlu vatandaşın yüksek faturalara maruz kaldığını belirterek “Enerji arzı elbette önemli. Ama kim üretiyor, nasıl paylaşılıyor, fatura kimin sırtına yükleniyor ve enerji yoksulluğu ile nasıl mücadele ediliyor esas mesele bu. Bugün, İnsan hakkı olan enerji, şirket çıkarının konusu haline geliyor. Ülkenin enerji politikası, şirketlerin çıkarlarına göre, yani yukarıdan aşağıya kurgulanıyor. Vatandaş tüketici olmak zorunda bırakılıyor; cep yakan yüksek faturalara maruz kalıyor ama asla enerjinin gündemi haline gelemiyor.” ifadesini kullandı.
“Vatandaş sadece tüketici değil, üretici de olmalı, enerji kooperatiflerinin önü açılmalı”
Rızvanoğlu, yenilenebilir enerji kapasitesindeki artışın önemli olduğunu ancak bu artışın halkın faturasını düşürmediğini belirterek enerji kooperatifçiliğine dikkat çekerek “Türkiye’de bugün yenilenebilir enerji kapasitesinin artması önemli. Ancak asıl soru şu: Bu kapasite artışı halkın faturasını düşürecek mi? Yoksa vatandaş yine dışarıdan izleyen tarafta mı kalacak? Dünya bize açık bir model sunuyor: Vatandaş yalnızca tüketici değil, üretici de olabilir. Ve bunun en demokratik yolu: enerji kooperatifleri. İtalya’da yarım milyon kişi bu kooperatiflerden enerji alıyor, faturasını yüzde 30 daha düşük ödüyor. Almanya ve Belçika’da yerel yönetimler kooperatiflerle ortak üretim yapıyor, binlerce haneye doğrudan yenilenebilir enerji ulaştırılıyor. Model ortada ve çok net. Bizde teknoloji var. Bizde kapasite de var. Peki Türkiye’de enerji yoksulluğunu azaltacak, vatandaşa ucuz enerji sağlayacak bu imkân neden kullanılmıyor? Çünkü siyasi irade yok!” dedi.
“Enerji yoksulluğu Ankara’dan görülmüyor mu?”
Avrupa Birliği Komisyonu’nun 2025 Türkiye Raporu’nda yer alan uyarılara değinen Rızvanoğlu, Türkiye’de artan enerji yoksulluğuna dikkat çekerek: “Avrupa Birliği Komisyonu'nun 2025 Türkiye raporunda da enerji konusunda önemli uyarılar var. Diyorlar ki, Türkiye enerji yoksulluğuyla mücadele etmeli ve uygun hane halklarına ekonomik yardım sağlamak için fiyat dışı önlemlere geçiş yapmalı. Bu uyarıların ne kadar yerinde olduğunu anlamak için Seçim bölgem İstanbul’a bakmak yeterli. İstanbul’da 2025 Ocak-Mart aylarını kapsayan bir saha araştırması yapıldı. Araştırmaya göre, Maltepe ilçemizdeki hanelerin üçte biri (%31,8’i) enerji yoksulu, bu oran alt sınıf mahallelerde neredeyse %50’ye yaklaşıyor. Bu yüzden bazı sorularım var: Sayın Bakan Avrupa’dan görülen bu tablo Ankara’dan görülmüyor mu? Kooperatiflere alım garantisi sağlayacak bir çalışmamız var mı? Aynı bağlantı noktası / tek sayaç” zorunluluğunu kaldırmayı düşünüyor musunuz? Yine kooperatiflere şebekede öncelik tanıyacak bir düzenleme gündeminizde mi?” ifadesini kullandı.
“Yerel yönetimler düşman değil, çözüm ortağıdır”
Rızvanoğlu, enerji dönüşümünde yerel yönetimlerin dışlanmasına tepki göstererek İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Seymen Biyokütle Enerji Tesisini örnek göstererek “Bakın, Milletimiz yalnızca tüketici değil, Üretici olma hakkına sahip olmalı. Enerji dönüşümü yerelden başlamalı. Yerel yönetimler bu işin doğal ortağı olmalı ve bu dönüşüm de birlikte koordine edilmeli. Ama siz ne yapıyorsunuz? Yereli dışlıyorsunuz. Yetkilerini ellerinden alıyorsunuz. Operasyonlarla ellerini kollarını bağlamaya çalışıyorsunuz. CHP belediyeleri çok başarılı işler yapıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesinden bir örnek vermek istiyorum: Seymen Biyokütle Enerji Üretim Tesisi. Çöpten enerji üretilen bu tesisin kapasitesi 2024 itibarıyla 44 megavata ulaştı. Bu kapasite, yaklaşık 150 bin hanenin yıllık elektrik ihtiyacını karşılayabilecek düzeyde. Ayrıca bu tesis, yılda 1 milyon 310 bin ton karbondioksit emisyonuna eşdeğer metanı bertaraf ederek, çevre ve iklim hedeflerimize doğrudan fayda sağlıyor. Bu ne demek? Trafikte 117 bin aracın yarattığı emisyona denk bir azaltım demek. Yani şunu görüyoruz: Atık, çevresel riskleri yöneten bir anlayışla, doğru teknolojiyle ve kamusal planlama ile enerjiye dönüşebiliyor. Bu hem yerli kaynak kullanımıyla arz güvenliğini sağlıyor, hem de dışa bağımlılığı azaltıyor. Bu örneğin ülke geneline yayılması için politik irade ve yerel yönetimlerle uyumlu planlama gerekiyor. Ancak hiçbirimiz bu ortamda seçenek üretme tartışması yapamıyoruz. Merkezi hükümet, yerel yönetimleri iş ortağı olarak değil, rakip olarak görüyor. Bu kadar iyi projeleri alıp uygulamak varken hiç yokmuş gibi davranıyorlar. Oysa, bu örnek bize çok basit bir şeyi gösteriyor: Yerel modelleri yaygınlaştırırsak, hem enerji hem iklim hem ekonomi kazanır.” dedi.
“Enerji verimliliği artık ulusal güvenlik meselesi”
Konuşmasında enerji tasarrufunun stratejik önemine de değinen Rızvanoğlu, Türkiye’nin enerji verimliliği performansının yetersizliğine vurgu yaparak “Enerji dönüşümü sadece üretim değil, aynı zamanda tasarruf meselesi. Dünyada enerjiyi verimli kullanmak artık ulusal güvenlik konusu. Amerikan Enerji Verimliliği Ekonomisi Konseyi tarafından 2025 Uluslararası Enerji Verimliliği Skoru yayımlandı. Türkiye, 25 ülke arasında 13’üncü sırada. Puanımız yüz üzerinden elli beş. Binalar konusunda ise durum biraz daha kötü. Türkiye bu alanda 16. sırada. İstanbul Politikalar Merkezine göre ise emisyonların %14’ü binalardan geliyor. Bu emisyonların %76’sı konutlardan. Kalan %24’ü ticari ve kamusal binalardan. Bina yönetmelikleri var. ama sınırlı. Yalıtım ve ısı kaybı konuşuluyor ama hava sızdırmazlığı yok, aydınlatma standartları yok, ısıtma-soğutma sistemleri için net teknik kurallar yok. İnsanları enerji tüketen binalarda oturmaya zorluyorsunuz. Kışın ısıtamıyor, yazın soğutamıyorlar. Sonra da onlara diyorsunuz ki ayda dört yüz kilovattan fazla elektrik tüketirsen seni cezalandırırım, faturanı serbest piyasaya endekslerim, zamlı ödersin. Hükümetlerin işi halkı çaresiz bırakmak değil çözüm üretmektir.” sözlerini sonlandırdı.