Dünyanın Kaç Yerinde Acaba Yardımcı Doçentlik Var?

Eğitimci-yazar Şahin Aybek yazdı: Cumhurbaşkanının, eğitim-öğretimde bulunulan yeri yeterli görmemesi ve yardımcı doçentlik.

28 Temmuz 2017 Cuma 09:39
Dünyanın Kaç Yerinde Acaba Yardımcı Doçentlik Var?

İslam Dünyasındaki Nüfusun %55’i Okuma-Yazma Dahi Bilmiyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Yükseköğretim Kurulu tarafından düzenlenen İslam Dünyası Yükseköğretim Alanının Oluşturulması Konferansının açılış oturumunda eğitimle ilgili de çeşitli açıklamalarda bulundu. Burada eğitimle ilgili açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı, Müslümanların neden bu hale düştüklerinin cevabını kendilerinde, bilhassa ilim-hikmet ve bilgi kaynaklarıyla kurduğu ilişkide aramalıdır diyerek, Müslümanlığın epistemolojik sorunları olduğunu da ifade etmiştir. Devamında, hakikat kıvılcımı fikirlerin çarpışmasıyla ortaya çıkar, bu sözün asıl muhatabı üniversitelerdir, akademi dünyasıdır, diyerek de yeni fikirlerin oluşabilmesi adına tez-antitez-sentezden oluşan diyalektik düşünce biçiminin önemini belirtmiştir.

Dinimiz Cehaleti Emretmiyor, Tam Aksine İlmi Emrediyor

Cumhurbaşkanı İslam dünyasıyla ilgili şu saptamaları da yapmıştır. “Bizler ilk emri ikra; yani oku olan bir dinin mensuplarıyız. Bizim dinimiz cehaleti emretmiyor; tam aksine ilmi emrediyor. Son birkaç asırdır kitaptan, kütüphaneden, kalemden, tefekkürden daha fazla uzaklaşıyoruz. İslam dünyasındaki nüfusun %55’nin okuma-yazma dahi bilmediği gerçeği yüreğimizi acıtıyor. OECD ülkelerinde milli gelirden eğitime ayrılan payın ortalaması %5.2 iken, bu oran İslam dünyasında % 1’i dahi bulmuyor. Bu rakamlar asırlardır ruhumuzu ve dimağımızı besleyen hikmet pınarlarının niçin tek tek kuruduğunu da bize gösteriyor.” Cumhurbaşkanının da ifade ettiği üzere İslam dininin ilk emrinin “oku” olması münasebetiyle de cehaleti değil ilmi emretmektedir. Kütüphanelerden, kitaplardan, düşünmekten uzaklaşmak toplumumuzu telafisi olmayan felaketlere sürükler. Bu nedenle bilimi ve aklı eğitim sistemimizde daha fazla ön plana çıkarmak zorundayız.

 İslam Dünyasında Eğitime Milli Gelirden Ayrılan Pay % 1’i Dahi Bulmuyor

Evet, İslam dünyasında eğitime milli gelirden ayrılan pay OECD ülkelerinin yaklaşık beşte biri. Biz öncü bir ülke olmak istiyorsak eğitimimize milli gelirden düşen payı daha da arttırmamız gerekiyor. Ne de olsa eğitime yapılan yatırım genel kalkınmamızı hızlandıracağı gibi diğer alanlardaki değişimleri de ciddi bir şekilde tetikleyecektir.

Kütüphaneler İlim Âşıklarının Susuzluğunu Gidermelidir

Cumhurbaşkanı, kütüphanelerin ilim âşıklarının susuzluğunu gidermesi gerektiğinin altını çizdiği konuşmasının ilgili yerinde “İlim aşıklarının susuzluğunu gideren meşhur Musul Kütüphanesi’nin talan edildiğini, Bağdat Kütüphanesi’nde yer alan ve her biri hazine değerindeki binlerce kitap, el yazması ve nadide eserin imha edilip çalındığını” belirtti. Buradan Cumhurbaşkanı’nın kütüphanelere ne kadar önem verdiğini anlıyoruz. İnsanların bilgi ve ilim susuzluğunu gideren kütüphaneler insanları büyüleyen ve akıllarını, ruhlarını besleyen yerlerdir. Ama ülkemizde son 10 yılda nüfus artarken kütüphane sayıları hızla azalmıştır. Ülkemizde Kültür Bakanlığı verilerine göre hali hazırda 1140 kütüphane bulunmaktadır. Son 10 yıl içerisinde 37 şehirde sadece 66 kütüphane açılmıştır. 44 şehirde ise tek bir kütüphane dahi açılmamıştır. 127 kütüphane ise geçici olarak kapalı durumdadır. Bu verilerden Cumhurbaşkanı’nın daha önceden de bahsettiği üzere kültür hedeflerimize ulaşamadığımız ortaya çıkıyor. Eğitim, bilim ve kültürden yana tercihlerimizi arttırarak daha fazla kütüphane yapmamız gerekmektedir.

Soran, Sorgulayan, Geleceğe Dair İddiaları Olan Bir Nesil Yetiştirmekte Gereken Başarıyı Gösteremedik

Cumhurbaşkanı’nın en ilginç saptamalarından biri olan, kendine özgü eğitim sistemlerini geliştiremeyen milletlerin istikballerini tayin edemeyecekleri kısmı ise şu şekildedir: “İslam dünyasındaki toplumlarda işin kolayına kaçılarak, emek isteyen, sabır gerektiren meselelerden uzak duruldu. Soran, sorgulayan, geleceğe dair iddiaları olan bir nesil yetiştirmekte gereken başarıyı gösteremediğimizde, ortaya geçici hevesler peşinde koşan, maalesef bir nesil çıkıyor. Hâlbuki kendine özgü eğitim sistemleri geliştiremeyen milletlerin istikbalini tayin edemeyeceği gerçeğiyle karşı karşıyayız.” Konuşmadan da anlayacağımız üzere bir ülke kendi geleceğine yön vermek istiyorsa eğitim sistemine yatırım yapmak zorundadır. Buradaki ana hedef de her ülkenin kendi karakteristiği olduğundan ülkelerin kendine has eğitim sistemleri oluşturmalarıdır. Tabii ki başka ülkeler örnek alınabilmelidir. Ama nihai noktada ülkemizin yerelden güç alan ve evrensele kucak açan kendine has eğitim sistemiyle yol alması bizi daha hızlı başarıya ulaştıracaktır.

Cumhurbaşkanı, Eğitim-Öğretimde Bulunulan Yeri Yeterli Görmüyor

Cumhurbaşkanı tüm yaptıklarına rağmen eğitim-öğretimde bulunulan yeri yeterli görmemektedir. 1 milyon öğretmeninden 18 milyon öğrencisine Türkiye’nin en büyük bakanlığı olan MEB’in Kaptanının nasıl olması gerektiğinden, liyakati-aklı-bilimi merkeze alması gerektiğine, nasıl politikalar uygulayarak nasıl eğitim yöneticileriyle çalışılırsa daha başarılı olacağını daha önceden uzun uzun yazmıştık.

Üniversiteler, Bilimin, Özgün ve Özgür Düşüncenin Üretim Merkezleridir

Teröre bulaşmayan her türlü fikrin üniversitede yeri vardır diyen Cumhurbaşkanı, “Üniversiteler bilimin, özgür ve özgün düşüncenin üretim merkezleridir. Teröre bulaşmayan, şiddeti kutsamayan her türlü fikrin, her türlü kanaatin üniversitede yeri vardır, yeri olmalıdır. Üniversite kürsüleri sadece ders anlatılan mekânlar olmanın çok ötesinde nitelikli fikir teatileriyle öğrencilerin ufuklarını açmalı, dünyaya, topluma ve kendilerine dair farklı bakış açıları da kazandırmalıdır. Üniversitelerimiz arasında tecrübe paylaşımını gerek ulusal gerekse uluslararası öğrenci hareketliliğini arttırmamız gerekiyor.” Cumhurbaşkanı’nın üniversitelerle ilgili söyledikleri üniversitelerimizin toplumumuzun lokomotifi olmalarının önemini belirtmesi adına önemlidir. Elbette özellikle üniversitelerimizde bilim üretilebilmesi adına siyasetin etkisinden ve baskılardan uzak bir ortam olmalıdır ki üretim olabilsin. Bunun ana yolu da Cumhurbaşkanı’nın dediği gibi terör ve şiddetten uzak her türlü fikrin ve düşüncenin konuşulabileceği özgür ve özerk üniversite ortamlarıdır. Ulusal ve uluslararası öğrenci hareketlilikleri de birikim ve tecrübelerin paylaşılıp daha ileri götürülebilmesi adına hayatidir.

Dünyanın Kaç Yerinde Acaba Yardımcı Doçentlik Var?

Aslında Cumhurbaşkanı’nın konuşmasının kamuoyunda en çok ses getiren kısmı yardımcı doçentlikle ilgili yaptığı ve daha önceki İbn Haldun’la ilgili yaptığı açıklamalara benzeyen kısmıydı. “Yardımcı doçentlik unvanı ile üniversite hocasına ihtiyaç duyulan bir ortamda doktorluk ve doçentlik süreçlerinin arasına bir ara süreç eklenerek önleri kesilmektedir. Dünyanın kaç yerinde acaba yardımcı doçentlik var? Ben araştırdığım yerlerde doğrusu böyle bir mekanizma pek görmüyorum. Yani bunu birilerini oyalamak için yapmışlar. Gerçekten ilmiye sınıfına bakıyorsunuz bir paravan, bir engel oluşturuyor; bunu da aşmamız lazım.” Bu açıklamaları İbn Haldun açıklamalarına benzetmemizin nedeni orda da bir bilgi yanlışlığının söz konusu olmasıydı. Öncelikle yardımcı doçentlik unvanı ABD, Kanada, Finlandiya, Japonya, İsviçre gibi pek çok ülkede uygulanmaktadır. Bu unvanın böyle uygulanmasındaki temel amaç doktora sonrası akademisyenlerin eğitim kadrosuna adapte olabilmeleridir. Bu bağlamda 2002’den beri Almanya’da “junior proffesor” uygulaması vardır. ABD’de “asistan profesör” uygulaması vardır. Yani Cumhurbaşkanı’na yardımcı doçentlikle ilgili eksik bilgi verilmiştir. Bu bilgileri verenler yardımcı doçentliğin kaldırılmasıyla ilgili yol haritalarını ve yardımcı doçentlerin yapacağı işleri kimlerin yapacağını da açıklarlarsa biz de öğrenmiş oluruz. Örneğin; derse hiç girmeyen profesörlerle ilgili de bir planları var mıdır? Kısacası yardımcı doçentlik pek çok ülkede bir sınanma dönemi olarak bulunmaktadır. Örneğin; ABD’de 5-7 yıl arasındadır yardımcı doçentlik dönemi.

Beyin Göçü Fikri Hayatımızı Çölleştirmektedir

Cumhurbaşkanı konuşmasının diğer kısımlarında beyin göçünün fikir hayatımızı çölleştirdiğini, dünyanın en iyi ilk 500 üniversitesinin içinde İslam ülkelerinden sadece bir avuç kurumun bulunduğunu belirtmiştir. Cumhurbaşkanı’nın bu konuşması önemli bir eğitim konuşmasıdır. Bu konuşmadakilerin tarafsız, liyakat merkezli, aklı ve bilimi merkeze alarak MEB yetkilileri tarafından uygulanması gerekmektedir, Türkiye’nin ve eğitimin hepimizin olduğu bilinciyle.Konuşmadaki İslam dünyasına yönelik öz eleştiriler, İslam dünyasındaki nüfusun %55’inin okuma-yazma dahi bilmemesi, İslam dünyasının epistemolojik sorunları, diyalektik düşüncenin ön plana çıkarılması gerektiği, İslam dünyasında eğitime milli gelirden ayrılan payın % 1’i dahi bulmadığı, kütüphanelerin, ilim aşıklarının susuzluğunu gidermesi gerektiği, soran-sorgulayan, geleceğe dair iddiaları olan bir nesil yetiştirmekte gereken başarıyı gösteremediğimiz, üniversitelerin bilimin, özgün ve özgür düşüncenin üretim merkezleri olması gerektiği ve beyin göçünün fikir hayatımızı çölleştirdiği saptamaları,çözüm bulmak ve tarafsız uygulamalar yapılabilmesi adına ufuk açıcıdır.

Denizde İnciler Derinde, Çerçöp Sahilde Olur

Zikir meclisinden önce ilim meclisine oturmuş bir kültürüz diyerek Cumhurbaşkanı’nın ilmin önemini belirtmesi MEB’in kadrolarına düşen sorumluluğu arttırıyor. Bu hedeflerin hepsi inci değerindedir. Ama; Mevlana’nın dediği gibi denizde inciler derinde, çerçöp sahilde olur. İşte bu denizin dibindeki incileri bulma görevi başta MEB bürokrasisinin en üstünün görevidir. Cumhurbaşkanı, konuşmasındaki eğitim-öğretimde bulunulan yeri yeterli görmediğini belirtmesinden eğitim-öğretimdeki incileri bulup çıkartma ve bu incileri birinci yapma görevi MEB’indir. Konuşmanın kamuoyunda ses getirme nedeni olan yardımcı doçentlik konusu da önemli bir sınanma dönemi ve dünyanın pek çok ülkesinde olan bir uygulamadır. Bu kadronun şu ana kadar ideolojik olarak verilmiş olup olmama ihtimali konuşulabilir. Ama umarız bundan sonra yardımcı doçentlik kadroları da dahil hiçbir devlet görevi bilimden, akıldan ve liyakatten uzak ideolojik olarak verilmez. Ve umarız Sayın Cumhurbaşkanı eğitimde bundan sonraki değişimleri, sözünü ettiği incileri denizin dibinden çıkaracak inciler yönünde yapar.

@sahin_aybek

 Eğitimci Yazar

Son Güncelleme: 28.07.2017 09:42
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner15