Aydın’ın, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Gürlek hakkında hazırlanan bir video paylaşımı nedeniyle "kamu görevlisine hakaret" ve "terörle mücadelede görev alan kişileri hedef gösterme" suçlarından yargılandığı davanın ikinci duruşması Silivri'deki Marmara Cezaevi yerleşkesinde yapıldı. Duruşma 15 Eylül'e ertelendi.
Cem Aydın, partisinin İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik'in de izlediği duruşmanın ardından yaptığı açıklamada, “14 yaşındaki Ahmet Minguzzi kardeşimin ve anayasal haklarını kullandıkları için yargılanan genç kardeşlerimin duruşmasında olmam gerekiyordu. Ancak bugün duruşmam olması nedeniyle Silivri’deydim” dedi.
“Korkmadığımı göstermem için daha ne yapmam lazım bilmiyorum”
Aydın, dört gün önce Ekrem İmamoğlu hakkında açılan dava için yine Silivri'de bulunduklarını anımsatarak, "16 yaşımda Ergenekon ve Balyoz kumpas davaları için buradaydım. 29 yaşımdayım, yine buradayım. Korkmadığımı göstermem için daha ne yapmam lazım bilmiyorum. Büyük bir karanlığın içindeyiz. Bu karanlığa neden olanları herkes biliyor. Onları anlatacak değilim. Başka bir şeyden bahsedeceğim. 19 Mart darbesiyle birlikte başka bir kavşak açıldı önümüzde.
Buradan sonra iki yolumuz var. İyilerin ve kötülerin, haklıların ve haksızların, ülkemizi çok sevenlerin ve ülkemize ihanet edenlerin, Cumhuriyet’e sahip çıkanların ve onu hiç anlamamış olanların yol ayrımıdır bu. Beni yargılıyorlarmış, yargılasınlar. Bir onur nişanesidir bu göğsümde. Zira yargılanmaya çalışılan benim nezdimde, geleceği çalınan arkadaşlarımdır. Kendine, kendi ülkesinde yer bulamadığı için ülkemizi terk etmeyi düşünmek zorunda kalan kardeşlerimdir. Adına mülakat denen garabet sistem yüzünden canına kıyan dostlarımdır. İktidarın adını bile hatırlamadığı, hasta olduğu halde cezaevinde tutulan Mehmet Murat Çalık Başkanımızın adını Beylikdüzü'nde yaşatan Fedai Altun öğretmenimizdir, çalıştığı üniversitede güpegündüz, herkesin içinde katledilen Ceren Damar hocamızdır, uzaklaştırma kararlarına rağmen eski kocası tarafından öldürülen Zeynep Zan’dır, okulda olması gerekirken işte olan, işte olması gerekirken iş bulamayan, kendi ülkesinde iş bulamadığı için göçmen işçi olan nice nesildaşlarımdır.
“Üzerine konuşmamı, açıklama yapmamı gerektiren bir suç yok”
Bugün burada olması gereken ben değilim. Bugün burada olması gereken dışarıda kol gezen çetelerdir, mafyalardır. Bugün burada olması gereken halkımızdan çaldıklarıyla sefa sürenlerdir. Bugün burada olması gereken merhum Manisa Büyükşehir Belediye Başkanımız Ferdi Zeyrek’in arkasından hakaret edenlerdir. Bugün burada olması gereken biz gençler değil, gençleri zehirleyen uyuşturucu baronlarıdır. Biz, bize bu hayatı reva görenlere karşı mücadele ettiğimiz için buradayız. Bunun onurunu da bir ömür boyu taşırız. Üzerine konuşmamı, açıklama yapmamı gerektiren bir suç yok. Cumhuriyet gençliği olmaktan gurur duyuyorum. Boynunda idam fermanı asılıyken Milli Mücadele'yi başlatan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün evladı olmaktan gurur duyuyorum.
“Tüm haksızlıkların, hukuksuzlukların karşısında dimdik durmaya devam edeceğim”
15 yaşımda üzerime giydiğim CHP yeleğini bir ömür taşıyacağım. Tüm haksızlıkların, hukuksuzlukların karşısında dimdik durmaya devam edeceğim. Herkesin yüzünün güldüğü, adil ve müreffeh bir ülke için mücadele edeceğim. Buradan selam olsun Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu’na, ilçe belediye başkanlarımıza, yol arkadaşlarımıza. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e sözüm olsun; bir milim eğilmeyeceğim. Son sözüm şudur; egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir.
“Yargı sopasıyla siyaseti kendilerine göre dizayn etmek istiyorlar”
CHP İstanbul İl Başkanı Çelik ise bugün İstanbul'un üç ayrı noktasında adalet aradıklarını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Gençlik Kolu Genel Başkanımızın duruşması az önce sonlandı. Eylül ayına ertelendi davası. Buradan Çağlayan Adliyesi'ne gidiyoruz ve 19 Mart darbe girişimine karşı cesaretle ve kararlılıkla korku duvarlarını aşıp gelen gençlerin duruşmasını takip edeceğiz ve Kartal Adliyesi'nde de Ahmet Minguzzi davasını arkadaşlarımız takip ediyorlar. Hayatın her alanında adalet aradığımız günlerdeyiz, adalete susadığımız günlerdeyiz. Neden bu adaletsizlikleri gerçekleştirdiklerini çok çok iyi biliyoruz. Üç temel amaçları var. Birincisi toplumun gerçek gündeminin üzerini örtmek istiyorlar Türkiye'yi yönetemiyorlar. 23 yılın sonunda Türkiye'yi bir yoksulluğa sürüklediler, sefalete sürüklediler. Türkiye bir adalet krizini yaşıyor. Türkiye bir güvenlik krizini yaşıyor aynı zamanda. Türkiye'yi yönetemedikleri için Türkiye'nin gerçek sorunlarının üzerini örtmek istiyorlar. İkincisi toplumu korkutmak, susturmak ve sindirmek istiyorlar. Üçüncüsü de yargı sopasıyla siyaseti kendilerine göre dizayn etmek istiyorlar. İşte Cem Aydın'a yaşattıkları tam olarak budur."
“En büyük baskı CHP'nin üzerinde”
Çelik, partisinin Gençlik Kollarının davalarla, duruşmalarla, mahkemelerle susturulacağının sanıldığını ifade etti. Cem Aydın'ın, Gençlik Kolları'nın bir paylaşımını retweet ettiği için yargılandığını anlatan Çelik, şöyle konuştu:
"Amaçları ne? CHP'nin Gençlik Kollarını korkutmak, sindirmek, susturmaya çalışmak. CHP'nin Gençlik Kollarının sinmeyeceğini, susmayacağını 230 gündür bütün Türkiye görüyor. Esenyurt'tan beri 230 gündür büyük bir adalet ve özgürlük mücadelesinin içerisindeyiz. Bu mücadeleyi halkımızla, milletimizle birlikte vermeye devam edeceğiz. Bugün tükenmiş bir iktidar, toplumu 360 derece kuşatmış durumda. Siyasi partilerin genel başkanlarından sokaktaki vatandaşa kadar kendi arkasına hizalanmayan herkesi cezalandırmaya çalışıyor. En büyük baskı da CHP'nin üzerinde. CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı şu anda arkamızdaki Silivri zindanında. Belediye başkanlarımız, Parti Meclisi üyemiz, önceki dönem milletvekilimiz, meclis üyelerimiz yurdun dört bir yanında 10-15 metrekare zindanlarda. Niye 360 derece diyorum? Sadece yerel yöneticilerimize değil. Aynı zamanda partimizin kurumsal kimliğine de saldırıyorlar.
“Bu dava tam anlamıyla bir kumpas davasıdır”
Çelik, partisinin 81 il başkanının dün Ankara'da bir araya gelerek toplantı gerçekleştirdiklerini anımsatarak, şunları söyledi:
"Toplantıda söz alan il başkanlarının tamamı 'Bu kuşatmayı biliyoruz. Bu kuşatma tükenmiş iktidarın kendi iktidarını sürdürmek için CHP'ye ve muhalefete saldırısıdır. Bu kuşatmaya karşı birlik beraberlik içerisinde, siyasallaşmış yargının CHP'yle ilgili vereceği kararları tanımıyoruz' duruşunu çok net bir şekilde dün Ankara'da göstermiştir. Dün başka şeyler de oldu. Esenyurt'ta başlayan 19 Mart darbe girişimiyle devam eden, bayram öncesinde yine İstanbul'dan ve Adana'dan belediye başkanlarımızın, yol arkadaşlarımızın tutuklanmasıyla devam eden süreçte dün başka bir şey daha oldu. Ekrem İmamoğlu başkanımızın avukatını tutukladılar, yani savunma hakkını tutukladılar. Önce Twitter'a erişimi engellediler, sonra ne yaptılar? Onun fotoğraflarının asılmasını yasakladılar, sesini kısmaya çalıştılar, susturmaya çalıştılar. Şimdi de savunma hakkını kısıtlamak için avukatını tutukladılar. Bu dava tam anlamıyla bir kumpas davasıdır.
“Sayın Başkanım, bu yükü asla tek başınıza taşımayacaksınız biz buradayız”
Ergenekon gibi Balyoz gibi kumpas davaları. Nasıl sonra gerçekler ortaya çıktı? Nasıl bir kumpas davası biliyor musunuz? Hiçbir delil olmadan Cumhurbaşkanı adayımız, yol arkadaşlarımız tutuklandı, daha sonra çok sayıda insan gözaltına alındı, tutuklandı, iftiraya zorlandı. Etkin pişmanlık demek iftira atmak demektir. İtirafçılık diye bir kavram tanımıyoruz ve kullanmıyoruz. O kavramın adı iftiracılıktır. Dosyalar bomboş. 'CHP'nin cumhurbaşkanı adayını nasıl içeride tutarız? Toplum nezdinde onun imajını, itibarını nasıl gölgeleriz?' diye insanları iftiracılığa zorlayarak delil üretmeye çalışıyorlar. Bakın dün Ekrem Başkan çok tarihi bir mesaj paylaştı, bütün Türkiye kamuoyuyla. Ne dedi? Önce bu davanın nasıl bir kumpas davası olduğunu, bu iftiraya zorlama meselesini tarif ettikten sonra 'Buradan dostlarıma sesleniyorum' dedi. 'Onurunuzu, haysiyetinizi, ailenizi ve evlatlarınızı koruyun. Gerekirse önünüze konulan o iftiranameleri düzmece olduğunu bilerek imzalayın. Hiçbirinizin çocuğunun geleceği benim özgürlüğümden daha kıymetsiz değil. Ben o imzanın yükünü tek başıma taşırım' diyor. Bakın diyor ki 'Ben o imzanın yükünü tek başına taşırım'. Buradan Silivri zindanına, Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu'na sesleniyoruz. Sayın Başkanım, bu yükü asla tek başınıza taşımayacaksınız, biz buradayız. CHP gençliği burada. Kadınlar burada. Biz halkımız meydanlarda ve sokaklarda. Niye hırçınlaşıyorlar? Niye bu iftiraları atıyorlar biliyor musunuz? Toplumu ikna edemiyorlar çünkü. Her gün düzenli olarak soruyorlar. Toplumun yüzde 60’ından fazlası 'Bu davalar hukuki değil, siyasidir' diyor. Toplumun yüzde 60’ından fazlası 'İmamoğlu'nun tutuklu oluşu yanlıştır' diyor. İşte bunun için hırçınlaşıyorlar. Adaletin terazisini bunun için bozuyorlar. Ama şöyle bir söz vardır, 'Adaletin terazisi bozulduğunda halkın vicdanı ayağa kalkar'. Halkın vicdanı ayağa kalkmıştır. Halkımızla, milletimizle birlikte bu karanlığı hep birlikte yeneceğiz.”