CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, Adıyaman Belediye Başkanı Abdurrahman Tutdere ile Büyükçekmece Belediye Başkan Vekili Ahmet Şahin’in gözaltına alınmasının ardından olağanüstü toplandı. Yaklaşık üç saat süren toplantının ardından CHP Genel Başkanı Özgür Özel toplantıya ilişkin açıklama yaptı. Özel, şunları kaydetti:
"Önünden de düştüğüne hiç şüphe olmayan bir iktidarın, yaptığı kötülüklerle toplumsal desteğini ve meşruiyetini yeniden kazanma ümidi olmaksızın sadece koltuğuna tutunmak ya da seçime kadarki dönemi bir şekilde geçirmek ve en nihayetinde de sandıkla hesaplaşmak yerine, milletten korkan, sandıktan kaçan, işçinin, emekçinin karşısına çıkacak yüzü kalmayan bir iktidarın baskı rejimine çevirmeye çalıştığı bir ülkedeyiz maalesef. Bugün sabah erken saatlerde, artık duyanlara 'yok artık' dedirtecek... Duyup da kimsenin 'e bunu da bekliyordum' demeyeceği haberlerle uyandık.
"Operasyonlar için 108 günde toplam 150 milyar dolar harcadılar"
Bu iktidarın içindeki bir avuç insan, yanına üç savcı, üç hâkim, üç de gizli tanık alarak 19 Mart 2025 günü bu millete savaş açmıştır. Bu savaş ilanı sadece bize değil, demokratik siyasete açılmıştır diye ilk günden bunu tanımlamıştık.
Zaten siyasi yelpazede, Cumhur İttifakı'nın dışında kalan tüm partilerin, en sağdan en sola kadar yelpazenin her yerindeki partilerin ortaya koydukları dayanışma ve ortaklaştıkları tespitlerde bu yöndeydi. Artık bu ülkeyi milletin rızasıyla yönetmek istemedikleri çok açık. Milletin elinde kalan tek şey olan sandığı ortadan kaldırmak istiyorlar ve bunun provalarını yapıyorlar. Sandığın olmadığı otoriter bir yönetimi millete dayatıyorlar. Biz bu kötülüğe karşı 108 gündür meydanlarda direniyoruz. 108 gündür hiçbir delil olmadan, 15 buçuk milyon insanın oy verdiği Cumhurbaşkanı adayımızı ve İBB Belediye Başkanımızı ve İstanbul'daki, Adana'daki belediye başkanlarımızı, çok sayıda belediye meclis üyemizi ve bürokratlarımızı hapiste tutuyorlar. 108 günde toplam 150 milyar dolar harcadılar.
Yani 6 trilyon liraya mal oldu bu yaptıkları. 108 gündür millet daha da fakirleşti. Ülkemizin dünyadaki itibarı daha da zedelendi. İç barışımız, birliğimiz, beraberliğimiz umulanın, beklenenin, söylenenin aksine gitti de zayıfladı ve gerildi. Bu toprakların barış umuduna da, birlikte yaşama umuduna da, müreffeh bir Türkiye umuduna da, Avrupa Birliği'ne tam üye olma umuduna da kökten zarar veren, bu ülkeyi içe kapatan, bu ülkeyi içeride de baskıyla yönetilen bir ülke durumuna getirmeye çalışanlarla birlikteyiz, onlarla yüz yüzeyiz.
"Cumhuriyet Halk Partisi, icap eden en hassas, en titiz, en tavizsiz tutumu takınacak"
İçeride tuttukları arkadaşlarımız hakkında en ufak bir delil, en ufak bir kanıt, bir somut gösterge ortaya koyamadılar. Dün tüm bunlardan bağımsız olarak Manavgat'ta gerçekleştirilen bir operasyona ilişkin suç iddiaları ve görüntüleri karşısındaki tavrımızı hep birlikte takip ettiniz. Biri hukukçu, ikisi de yerel yönetimler deneyimi olan muhakkik heyetimiz ışık hızıyla Antalya, Manavgat'a ilerledi. Orada gerekli çalışmaları, tetkikleri, araştırmaları, görüşmeleri hem kamu makamlarıyla, yargı makamlarıyla, idari makamlarda ve siyasi makamlarda partimizle gerekli görüşmeleri yapıyorlar ve verecekleri rapora göre Cumhuriyet Halk Partisi de ifade ettiğimiz gibi icap eden en hassas, en titiz, en tavizsiz tutumu takınacak. Kimsenin bundan şüphesi olmaz.
"Bütün dünyada da takdir edilen, ödüller alan belediye başkanlarımıza saldırmaktan çekinmediler"
Ancak, ağaç isimleri verdikleri gizli tanıklarla aylarca içeride tutup çoluğuyla çocuğuyla tehdit edip iftiraya zorladığı insanların gözyaşları içinde imzaladıkları iftiranamelerle mesafe alamayanların ne durumda olduklarını millet de biliyor. Aslında AK Partili siyasetçiler de ya da ittifak ortakları da biliyor. Tam bu atmosferde, bu sabah yine bir karanlığa, bir şafak operasyonuyla uyandık. Tepeden tırnağa suça bulaşmış bir suç örgütü lideri bildikleri değil, bilmediklerine benzettiklerini ya da bildiklerinin bir kısmını bir partiye ifade ederek, dünyaya mal olmuş ve yaptıkları görevlerle ülkelerinde takdir toplamış ve bütün dünyada da takdir edilen, ödüller alan belediye başkanlarımıza saldırmaktan çekinmediler.
Abdurrahman Tutdere, bütün dünyanın deprem sırasında bir toplum önderi olarak tanıdığı ve devamında da bizim tarafımızdan değil, ağıt yakan Kürt'üyle, Türk'üyle, AK Partilisiyle, CHP'lisiyle analar tarafından adaylaştırılan, yanımıza her geldiğinde, bir yere gittiğinde Adıyaman için bir şey isteyen, hatta bir başka şehir için bir şey yapıldığında bile 'onlarda var, Adıyaman'ın daha çok ihtiyacı var, aman Adıyaman'a' diyen, bazı mevkidaşlarının artık yanında bir şey konuşmaya korktukları, Adıyaman'la yatan, Adıyaman'la kalkan bir arkadaşımızı gözaltına aldılar. İddiaları tamamen safsata, tamamen duyum.
CHP'li belediyelere operasyonlar...
Adana'da Zeydan Karalar, 2014'te Seyhan Belediye Başkanı; 2019'da, 2024'te Adana Büyükşehir Belediye Başkanı oldu. Cumhuriyet Halk Partisi'nin oy potansiyelinin çok üzerinde bir destekle, bütün Adana'nın “Adana gibi başkan” dediği; Sayın Ekrem İmamoğlu’na yapılan darbe girişiminden sonra Türkiye Belediyeler Birliği Başkan Vekilliğini de üstlenmiş olan ve bu sefer Adana'da kapısına dayanılmış olan bir başkan. Kapıyı emekli öğretmen eşi açıyor. Durumu görünce 'Zeydan Karalar nerede? Gözaltına almaya geldik' diyorlar. Diyor ki 'O Gebze’ye gitti.' Gebze’deki açık adresi söylüyor ve bu kez Gebze’ye ekipler gidip, gördüğünüz görüntülerle Zeydan Karalar’ı gözaltına aldı.
Diğer taraftan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanımız Muhittin Böcek, Yörüklerin gururu, 26 yıldır aralıksız belediye başkanı: beldede, Konyaaltı’nda, Büyükşehir’de. Tarihte Antalya ili, sonraki şimdiki adıyla Büyükşehir Belediyesi’nin, iki kez üst üste herhangi bir partiden kazanan ilk başkan. Antalya'ya 2.5 milyon kişiye göre hizmet bekleyip 2 milyon kişiye göre ödenek yollandığı için hiçbir başkan dönemin sonunda yeniden seçilmeye güven oyunu alamamışken, muhalefet partisinden bu imkânsızı başaran belediye başkanımız Muhittin Başkan’ın da kapısında bu sabahleyin polisler var.
Peki bu üç belediye başkanını, Ekrem Başkanı ve İstanbul’daki belediye başkanlarını bir araya getiren şey ne olabilir? Nasıl olabilir? Bir suç örgütü lideri var, adı Aziz İhsan Akbaş. Bunu ben söylemiyorum; bunu İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Beşiktaş Belediyesi operasyonundan sonra servis ettikleri ve birkaç kez de çeşitli belediyeler operasyonundan sonra ifade ettikleri üzere, Aziz İhsan Aktaş diye biri var ve bir suç örgütü kurmuş. Belediyelerden iş alıyor ve bunun karşılığında rüşvet dağıttığı iddia ediliyor. Bu Aziz İhsan Aktaş’ın yaptığı bütün işlerde 'şaibe' var diye düşünülüyor. Hangi belediyeye iş yaptıysa, şu ana kadar adının geçtiği hangi belediyeyse oraya operasyon düzenleniyor.
"Aziz İhsan Aktaş'la çalışan CHP'li olmayan kamu kurum ve kuruluşlarına bir şey olmadı"
Hangi belediyelere düzenlendi derseniz: İstanbul’daki belediyelerimiz—Gaziosmanpaşa’yı, Avcılar’ı hatırlıyorsunuz; ilk Beşiktaş’ı hatırlıyorsunuz; önce Esenyurt kent uzlaşısından dolayı gözaltına alınmıştı. Ama Aziz İhsan Aktaş üzerinden yeniden bir tutuklama yaptılar. İkinci tutukluluğunu yaptılar. Seyhan’ı hatırlıyorsunuz; Ceyhan’ı hatırlıyorsunuz. Şimdi de Adıyaman Belediyesi ve Adana Büyükşehir Belediyesi. Adıyaman Belediyesi’yle sözleşme bitmiş, yeniden yapılmış. Adana Büyükşehir Belediyesi’yle bu dönem yok; geçen dönem yok.
Zeydan Başkan Seyhan’ı yönetirken, bundan sekiz yıl önce, önceden kalan sözleşme devam etmiş; o zaman ödeme yapılmış. Adı geçiyor ya, adı. Burada karşı karşıya kaldığımız durum: Aziz İhsan Aktaş hangi belediyeden fatura kesip para aldıysa, o belediye başkanını gözaltına alıyorlar ve şimdiye kadar gördüğümüz pratiklerine göre de tutukluyorlar. Peki bu Aziz İhsan Aktaş başka bir belediyeden, başka bir kamu kurumundan çalışmamış mı CHP’den başka?
"AK Parti’nin 'kir göstermez, türlü iş AK Parti’nin içinde bilinip çözülüp yargıya intikal etmez' kuralından yararlanıldı"
Biz istisnayız, kâide AK Parti’yle çalışmak. Yargıtay, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Deniz Hava Meydanları, Elektrik Üretim Anonim Şirketi, Türk Hava Yolları, bütün dünyaya hizmet eden Türk Hava Yolları, Pamukkale ve Uludağ Üniversitesi rektörlükleri, 20 ilin kamu hastaneleri, AK Partili Trabzon, Kocaeli, Kahramanmaraş, Ordu Büyükşehir, Elazığ ve Isparta İl Belediyeleri. Yine AK Partili Bahçelievler, Fatih, Zeytinburnu, Haliliye, Karaköprü, Eyyübiye, Ünye, Antakya, Nurdağı, Çayırova, Demirci, Adapazarı belediyelerinden yıllardır; önceki yıllara yönelik de Balıkesir ve Şanlıurfa Büyükşehir; AK Parti’deyken Afyonkarahisar, Kilis, Yozgat, Uşak; yine AK Parti’deyken Çekmeköy, Seyhan, Sandıklı. Aziz İhsan Aktaş’ın AK Parti’ni belediyelerle ilişkisi…
Bunlardan herhangi biri -örneğin şimdi Kilis Belediyesi- onunla çalışıyorsa başkanımızı alıp götürmüşlerdi. Ordu Belediyesi, geçen dönem çalıştığı Ordu Belediye Başkanı CHP’li olsa içerideydi. Bu belediyelerden İstanbul’daki Bahçelievler Belediyesi, en son ve en büyük ihaleyi vermiş, parçalıklı ihale vermiş; İstanbul Bahçelievler Belediyesi. CHP’li olsaydı şu anda tutukluydu. Niye tutuklu değiller? Çünkü bunlar AK Parti’nin 'kir götürmez, kir göstermez, türlü iş AK Parti’nin içinde bilinip çözülüp yargıya intikal etmez' kuralından yararlandı. Hatırlayın: Adalet ve Kalkınma Partisi, kendisine ait beş büyükşehir, onlarca belediyesinin adına sonradan rumuz takarak 'metal yorgunluğu' oldu dedikleri, esasen iki şey: FETÖ’cülük ya da yolsuzlukla çoğunu birinden suçladıkları bir süreç yaşandı. Ne dediler? Başta Melih Gökçek’e, Balıkesir Belediye Başkanı’na, İstanbul Belediye Başkanı’na ne dediler onlara? Dediler ki: 'Ya siz istifa edersiniz, ya biz gereğini yapar sizi alırız.'
"Aziz İhsan Aktaş bir itirafçı değil, bir iftiracıdır"
Ben Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı’yım. Örneğin Adana Belediye Başkanı’nı ya da Manavgat Belediye Başkanı’nı görevden alamam. Yapsam yapsam partiden alırım; belediye başkanlığından alamam. AK Parti nasıl alıyor? Onların genel başkanı aynı zamanda cumhurbaşkanı ya da yürütmenin başı olunca yargıda emrindeyken 'FETÖ’cüsün' diyor, alıyor ya da 'yolsuzluk var' diyor, alıyor. Bunu duyunca; kimi ağlaya ağlaya, kimi güle olaya, istifa ettiler. Hepiniz biliyorsunuz. Ne oldu o istifa eden belediye başkanlarına? Onlardan bir tanesine soruşturma, çağırıp bir soru… Davet edin. Bırakın sabah operasyonu, şafak operasyonu; alıp götürmek, dört gün nezarette tutmak, sonra tutuklamak, yargılamak: Bir soru soran oldu mu bunlar? Oysa 'Parsel parsel Ankara'yı sattın' diyen Bülent Arınç; bu partinin başbakan yardımcısı, bu partinin Meclis Başkanı, bu partinin bakanı, bu partinin daha sonra Cumhurbaşkanı İstişare Kurulu üyesi. Bu partinin iliğini kemiğini, AK Parti’nin ak yuvarlarını bilen kişi. 'FETÖ’ye parsel parsel sattın' diyor. 'Her türlü yolsuzluk var' diyor. Bir soru soruldu mu? Vicdanı olan AK Partililere, MHP’lilere soruyorum. Bu soruları, gerçek hırsızlara, yolsuzlara sormayanlar, 'Aziz İhsan Aktaş kimle çalışmışsa' diye ve bunların çoğuna bakın: Aziz İhsan Aktaş’ın çalışmaya devam ettiklerinde de bir şey yok. 'Aziz İhsan Aktaş’la çalışmayan, Aziz İhsan Aktaş’ı memnun etmemiş' deyip isimlerini veriyor Aziz İhsan Aktaş’a. Bir suç örgütü düşünün: Başında Aziz İhsan Aktaş, itirafçı olmuş. Aziz İhsan Aktaş evde. Ya, böyle bu yoğurdun bolluğu nerede bulunmuş arkadaşlar? Nerede bulunmuş? Bir suç örgütü kuracaksın. Yarın kuralım bir suç örgütü. Oradan menfaat temin edeceksin. Ortaya çıktıktan sonra “Ben itirafçı olayım, gideyim, bunlar kalsın” diyeceksin. Nerede bu yoğurdun bolluğu? Bu Aziz İhsan Aktaş bir itirafçı değil, bir iftiracıdır. Cumhuriyet Halk Partili belediyelerde söylediği 'rüşveti verdiğine' dair bir kanıt var mı? 'Para verdik' diyorlar. O parayla konulduğu bir yer var mı? Bir kör kuruş bulundu mu? Yerde, gökte, yaylada, tarlada, kuyuda kasa arıyorlar. İki kasa buldular: Birinden belediye mührü çıktı, birinden 48 tek beylik tabanca kurşunu.
"Aziz İhsan Aktaş'ın Isparta Belediye Başkanı'na 'arabayı verdim' dediği adam, A8 Long'la fink atıyor"
Utanmaz, arlanmaz: TRT o görüntüler yerine stok görüntülerden dolar çıkarıyordu kasadan. Böyle iftira, böyle kişilerin namusuna, haysiyetine dil uzatma, el uzatma olmaz. Bakın çok net. Bunu Isparta’da bilmeyen yok; inkar eden de yok. Bu Isparta Belediye Başkanı’nın AK Partili A8 Long makam arabası: Audi A8 Long. Plakası 'Isparta Adalet ve Kalkınma Partisi'nin AK’ı ya da 'Ali İhsan Aktaş’ın akı 111.' Bu arabayı Aziz İhsan Aktaş, ihale alma karşılığı belediye başkanına vermiş. Bunu kendi de söylüyor. Hatta söylediğinde Akın Gürlek 'Geç, onu o biliniyor' diyor. Kendi de söylüyor, inkar etmiyor. Isparta Belediye Başkanı da inkar etmiyor. Isparta Belediye Meclisi de adı gibi biliyor.
Bu araba verilmiş; Isparta Belediye Başkanı AK Partili olduğu için dışarıda. Örneğin Avcılar Belediye Başkanı’nın seçimi sırasında, kampanya sırasında şehirde sesli araç geçmiş kiralık 30 gün, Aziz İhsan Aktaş diyormuş ki, 'Avcılar’a o arabayı ben gezdirdim' Belediye başkanının ne kendine yakını ne kimse ilgisi yok. Bizim belediye başkanı içeride. 'Adam verdim' dediği, 'aldım' dediği A8 Long’la fink atıyor Isparta’da; kimse de tık yok.
Özel'den Erdoğan'a: "Senin bu belediye başkanı, AK Parti’nin AK’ı plakasıyla geziyor ya, bu mu sizin eşitliğiniz?"
Buradan Recep Tayyip Erdoğan’a soruyorum: Şu kadar şerefin, namusun, ahlakın varsa cevap ver. Aynı adam bu arabayı senin belediye başkanına almış. Şu kadar namus, şu kadar şeref, şu kadar ahlak varsa cevap ver. Bununla bugün gözaltına alınan arkadaşların arasında dağlar kadar fark var. Burada kanıt belli, ispat belli, itiraf belli. Biz, ispatlanamayan bir Peugeot Partner'den elimizin değmediği seçim arabasından, 32 yaşında gencecik belediye başkanı içeride yatıyor. Senin bu belediye başkanı, AK Parti’nin AK’ı plakasıyla geziyor ya, bu mu sizin aklınız? Bu mu eşitlik? Bu belediye başkanı, bu arabayı Ispartalı Belediye Meclisi üyelerinin 'Ne var? İhaleyi aldı. Paramızla alacağımıza bedavadan makam arabası aldık' diyor. Bizim belediye başkanları kreş yaptırmış, 'irtikaba girer' diyorsunuz. Okul yaptırmış, 'rüşvete girer' diyorsunuz. Madem iade alıyorsun, git orada aş evine bağış yap demiş onu diyorsunuz. Cebine para koymamış. Sizin cebinizden, ayakkabı kutunuzdan, elbise torbanızdan paralar çıktı da ne dedin? Ne dedin utanmadan? Sen, 'bir paranın rüşvet olması için devletin cebinden çıkması lazım. Bir yolsuzluk olması için devletin cebinden, devletin zarar görmesi lazım' dedin. 'Kişilerden alınan devleti zarara uğratmaz' dedin. Burada devletten alınan ne var? Adıyaman’da depremzede park yaptırmak, oyun parkı yaptırmak, bilmem ne yapmak için 24 saatlik günde 30 saat koşturan adama sorduğunuz soruya bak. Birazcık vicdan, ahlak ve edebe davet ediyorum."