DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, 20 Şubat Dünya Sosyal Adalet Günü dolayısıyla "Dünya çapındaki bir salgın döneminde sağlık alanında dahi statü, makam ve benzeri imtiyazlara öncelik verilmesi ve böylesi olağanüstü bir dönemde dahi bu imtiyazlardan vazgeçilmemesi iktidar sahiplerinin ahlaki sorumluluklarını nasıl bir kenara bırakabildiklerinin en bariz örneklerindendir. Sosyal adaleti tesis etmeksizin toplumsal barışın ve refahın tesisini beklemek hayalden ibarettir" dedi.
İstanbul Milletvekili ve Hukuk Ve Adalet Politikaları Başkanı Yeneroğlu, yaptığı yazılı açıklamada, gelir dağılımındaki adaletsizliklerin çözümü için, "Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve AB standartlarına uygun şekilde sendikal mevzuatların yeniden düzenlenmesi, çalışanların haklarının güvence altına alındığı, engellilerin, gençlerin ve kadınların pozitif ayrımcılığa sahip olduğu, insan onuruna yaraşır bir çalışma hayatının ve adil paylaşımın temin edileceği bir düzenin yeniden meydana getirilmesi ile mümkündür" dedi.
"DERİN EŞİTSİZLİKLER: Ülkemizde gelir dağılımındaki adaletsizliğin gittikçe artması ve zengin ile fakir arasındaki makasın her geçen gün hızla açılması nedeniyle eğitim-öğretim, sağlık ve çalışma hayatı başta olmak toplumsal hayatın her alanında derin eşitsizlikler meydana gelmesi üzüntü vericidir. Nitekim Türkiye’de kamu kaynakları, iktidar tarafından imtiyazlı gruplara sosyal adalet ve eşitlik ilkesine aykırı bir şekilde paylaştırılmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı uzaktan eğitime geçildiğini açıkladığında evinde bırakın bilgisayarı ve interneti, televizyonu dahi bulunmayan vatandaşlarımızın ancak farkına varılabilmiştir. Okul çağındaki çoğu çocuğumuzun maddi imkân ve teknolojik altyapı-ekipman yoksunlukları nedeniyle eğitime ulaşamaması sosyal adalet ilkesinin yok sayılmasının açık bir kanıtıdır.
SENDİKAL DÜZENLEMELER: Dünya çapındaki bir salgın döneminde sağlık alanında dahi statü, makam ve benzeri imtiyazlara öncelik verilmesi ve böylesi olağanüstü bir dönemde dahi bu imtiyazlardan vazgeçilmemesi iktidar sahiplerinin ahlaki sorumluluklarını nasıl bir kenara bırakabildiklerinin en bariz örneklerindendir. Sosyal adaleti tesis etmeksizin toplumsal barışın ve refahın tesisini beklemek hayalden ibarettir. Tüm bu sorunların çözümü, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve AB standartlarına uygun şekilde sendikal mevzuatların yeniden düzenlenmesi, çalışanların haklarının güvence altına alındığı, engellilerin, gençlerin ve kadınların pozitif ayrımcılığa sahip olduğu, insan onuruna yaraşır bir çalışma hayatının ve adil paylaşımın temin edileceği bir düzenin yeniden meydana getirilmesi ile mümkündür."