Yaklaşık iki yıl önce Ahmet Davutoğlu, nam-ı diğer “Ahmet Hoca” o koltuğa oturduğunda kimse şu son 20 günde yaşananları tahmin etmiyordu.

Ama oldu…

Gerçekte “bahane” veya “amaç için araç” olarak kullanıldığı şimdilerde daha iyi anlaşılan bir yetki devri tartışması Saray’da erkene çekilmiş bir randevunun ardından Hoca’nın çekilmesiyle son buldu.

Davutoğlu’nun birkaç defadır vurguladığı gibi, “kendi tercihi” değildi.

Elbette…

Ona ne şüphe…

Ama onun “tercihinin” ne önemi vardı ki…

Önemli olan Saray’ın onu nasıl “algıladığı” idi. Saray artık onu bir “kişilik rüştü” içinde algılıyordu.

Oysa buna hiç gerek yoktu…

O’na düşen “var olmak” değil, “varmış gibi” davranmaktı.

Misal, Saray Suudi Arabistan’a mı gitmiş, en az üç yıl Türkiye’nin güney sınırı için kendine “uçuş yasağı” koyacaktı. Saray şaşaalı bir ABD çıkarması mı yapmış, İngiltere’den ötesini halen keşfedilmeyi bekleyen kıta sayacaktı.

Ama yapamadı, yapamıyordu…

Sare Hanım’ın dediği gibi belki “Hocalığı” tutuyor, ara sıra da olsa “amfide kaçak ders” vermeye kalkıyordu.

Öyleyse o zaman “zili çalmanın” vakti çoktan gelmiş demekti.

Nitekim “Saray Tellalları” çalıverdiler zili…

Üç gün geçmeden “her makamı elimin tersiyle iterim” deyip sınıftan çıkacağını ilan ediverdi. Biz de “Bari Mümtaz Hoca’yı örnek alsaydın” diyerek “vuruşarak çekilseydin” demeye getirdik, ama nafile…

Her şey iki haftada oldu da, bitti, maşallah! Yerine namzet çoktan belliydi zaten… Anketti, eğilimdi, yoklamaydı; hepsinin “siyaseten göstermelik” olduğunu herkes kabul ediyor…

Şimdi “yolun yolumuzdur” diyerek Sayın Binali Yıldırım “yeni bir yola” koyulmuş durumda.

Başta duble yollar, otobanlar, köprüler olmak üzere devasa projeleri hayata geçiren Yıldırım’ın beğenip beğenmemek bir tarafa en azından bir kesimde “çalışkan, projeci” algısı mevcut.

Ama artık bitti…

Artık ondan beklenen yüzde doksan dokuz nokta dokuz değil, yüzde yüz uyum, bağlılık, sadakat…

Artık O’nun için ondalık bir bile çok tehlikeli…

Artık O’nun çalışkan olmasına gerek yok…

Öyle büyük projeler hayal etmesine de…

Aman ha! Yüzde bir, pardon “ondalık bir” bile olsa yanılıp “ben” diye başlarsa maazallah…

Artık dünya alem biliyor ki, partisinde de, hükümetinde de bir “Davutoğlu Sendromu” olacak.

Hatta artık Türk siyaset literatüründe de “Ahmet Hoca Sendromu” yer tutacak. Yıldırım’ın bu sendroma yakalanıp yakalanmayacağını biz bilemeyiz, zaman gösterecek.

Ama bildiğimiz bir şey var…

‘Tarih tekerrürden ibarettir’ derler ki, doğrudur…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner15