İstanbul Barosu, mesleklerini yaparken tutuklanan avukatlar adına Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı önünde Savunma Nöbeti başlattı.
Nöbete, Ekrem İmamoğlu'nun eşi Dilek Kaya İmamoğlu da destek verdi. Nöbet için adliyede toplanan avukatlar alkışlarla adliye önüne çıktı.
İlk açıklamayı İBB’ye yönelik operasyonlarda tutuklanan CHP Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun eşi avukat Tuba Torun yaptı. Torun, şunları söyledi:
“Oldukça uzun bir süredir, yaklaşık 20 yıldır ülkemiz, kendini demokratik olarak tanımlayan ülkelerde benzeri görülmemiş olan bir hukuki kıskaca sokuldu. Anayasa’nın fiilen rafa kalktığı, yasaların uygulanmadığı veya bir avuç insanın menfaatine yönelik yorumlandığı, yurttaşların, artık gerekçe ortaya koymaya dahi lüzum görülmeden, usule tamamen aykırı şekilde tutuklandığı, cezalandırıldığı, meşruiyet zemininin ortadan kalktığı, iktidarın artık halkı manipüle ederek toplumsal rıza almak gibi bir derdinin bile kalmadığı, dolayısıyla toplum sözleşmesinin tek taraflı şekilde iktidar tarafından çoktan feshedildiği, rahatlıkla 'sert otoriter' olarak nitelendirebileceğimiz bir yönetime maruz bırakıldığımız günler yaşıyoruz. Bu kötü tablo içerisinde çok yazık ki meslektaşlarımız da açık saldırı ve tehdit altında. Avukat Selçuk Kozağaçlı 8 yıldır Silivri’de tutuluyor. Avukat Can Atalay 3 yıldır tutsak, milletvekili oldu, AYM kararı yok sayıldı, haksızca tutulmaya devam ediliyor. Keza Selahattin Demirtaş, meslektaşımız, yıllardır siyasi tutsak.
Son aylarda ise ülke çapındaki belediye operasyonları çerçevesinde milletvekilleri, parti yöneticileri, belediye başkanları ve bürokratlar tutuklandı. Bu kişilerin arasında avukatlar Oya Tekin, Atilla Özen, Celal Tekin, Erdal Celal Aksoy ve adını sayamadığımız çok sayıda meslektaşımız var. Avukat Mehmet Pehlivan, yalnızca avukatlık mesleğini icra ettiği için 100 günü aşkın süredir Çorlu kuyu tipi cezaevinde insan haklarına aykırı şekilde tutsak. İktidarın, yargının üç eşit ayağından biri olan savunmayı, kendi bekasına tehdit olarak görmesi sebebiyle, yani tamamen siyasi saiklerle baskı altına alması ve susturmaya çalışması kabul edilebilir değildir. Hukuki ve vicdani de değildir. Avukatı zindana atılan bir ülkede, aslında hukuk zincire vurulmuştur.
Bizler, tüm bu haksızlıklara karşı itirazımızı dile getirmek ve mesleki onurumuz için ses yükseltmek adına ‘savunma nöbeti’ tutmaya karar verdik. Her hafta perşembe günleri kural olarak İstanbul Adliyesi’nde savunmayı savunmak üzere bir araya geleceğiz.”
“Anayasal düzene aykırı uygulamalar ikiye katlanmıştır”
İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu da "savunma nöbetinin sadece İstanbul Barosu tarafından değil, bütün Türkiye’deki barolar ve avukatlar tarafından başlatıldığını" ifade ederek, şöyle konuştu:
"Bu nöbette onlarca baro başkanı var. Geçen ay adli yıl açılışını yaptık. 2024-2025 adli yılı, yurttaşların savunulma hakkından kitlesel olarak mahrum bırakıldığı bir yıldır. Anayasa’nın başta ikinci maddesi olmak üzere birçok maddesi ihlal edilmiştir. Aylarca iddianame hazırlanmadan tutuklu yargılamalar yapılmıştır. Ceza hukukunun temel ilkelerine aykırı şekilde yargılamalar sürmektedir. Böyle bir süreçte savunmanın kilit işlevi öne çıkmıştır. Savunmaya yönelik saldırılarla karşı karşıyayız. Savunmanın hedef alınması, savunma aktörünü ve öznesini, müvekkili ile özdeş kılmak demektir. Savunma ayrıdır, müvekkili ile özdeş kılınamaz. Anayasal düzene aykırı uygulamalar ikiye katlanmıştır. Savunma hakkı, mesleği bir kamu hizmeti olduğu halde onları görevden alıkoymak başlı başına bir Anayasa suçudur.
Biz düşman ve yandaş hukukun kavramlarına karşı çıkıyoruz. Burada bir keyfilik söz konusudur. Avukatların müvekkilleri ile özdeş kılınmasına karşı çıkıyoruz. Suçu ne olursa olsun avukat müvekkilinin yanındadır. Savunmaya saldırı sadece savunma mesleğini çökertmiyor, adil yargılanma hakkını da ortadan kaldırıyor, milli dayanışmayı zedeliyor. Avukatlar olarak çağrımız, Anayasa’ya saygıdır. Anayasal düzeni koruyacağımızı ve asla Anayasa’ya aykırı uygulamaları kanıksamayacağımızı kamuoyu bilgisine sunarız.”
“En büyük gücümüz, birbirimize olan dayanışmamızdır”
Ardından Çorlu Karatepe Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu’nda tutsak bulunan avukat Mehmet Pehlivan’ın mektubu okundu. Pehlivan, mektubunda şu ifadelere yer verdi:
“Değerli Meslektaşlarım,
Demir parmaklıklar ardında geçen günler bana bir gerçeği her zamankinden daha fazla hatırlatıyor: Avukatlık yalnızca bir meslek değil, özgürlüğün ve adaletin nefesidir. Bu nefesi kısmak isteyenlere karşı en büyük gücümüz, birbirimize olan dayanışmamızdır.
Benim özgürlüğümden mahrum bırakılmam yalnızca bireysel bir esaret değil, aynı zamanda onlarca müvekkilimin adalete erişim hakkını da doğrudan engelliyor. Onların savunma hakkını ellerinden almak, toplumun adalet arayışını da zedelemek anlamına geliyor.
Biliyorum ki bu şekilde tutuklanan ilk avukat ben değilim. Ama inanıyorum ki mesleki dayanışmamızın gücüyle son olabilirim. Sizlerin 'Savunma Nöbeti' ile yükselttiği ses, yalnızca meslektaşlarının değil, adalet arayan milyonların umudu olacaktır.
Işığın en az ulaştığı, kuyu tipi hücrelerde tutuluyor olsam da dışarıdan gelen dayanışma sesiniz bu karanlığı delip bana ulaşıyor. Gönderdiğiniz dayanışma mesajları ve gösterdiğiniz çaba, bana burada güç ve umut veriyor. Hepinize yürekten teşekkür ediyorum.
Savunma susmadı, susmaz, susmayacak.”