Haber: Esra TOKAT
(ANKARA) - Kobani davasının 13 ay sonra tamamlanan gerekçeli kararında eski HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ hakkında ''Terör örgütünün talimatlarına uyma, örgüt direktiflerini yerine getirme, kendi iradesini örgütün iradesine terk etme eylemleri ve HDP MYK toplantısına sözcü katılması gibi spesifik örgüt içi konumunu gösteren tespitler itibariyle siyasal alan merkezi içinde faaliyet gösteren örgüt üyesi olduğu anlaşılmaktadır'' değerlendirmesi yapıldı.
Kobani davasında, eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın yanı sıra HDP MYK üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 36 kişi hakkında verilen hükme ilişkin 32 bin 630 sayfalık gerekçeli karar 13 ay sonra açıklandı.
Davaya bakan Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi kararını16 Mayıs 2024'te açıklamıştı. Sanıklardan 12'sinin beraatlarına hükmedilirken, eski Eş Genel Başkanlar Selahattin Demirtaş’a toplam 42 yıl, Figen Yüksekdağ’a ise 30 yıl 3 ay, diğer sanıklara ise çeşitli sürelerle hapis cezası verilmişti. Firari 72 sanığın dosyaları ise ayrılmıştı. Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi, hükme ilişkin 32 bin 630 sayfalık gerekçeli kararını açıkladı.
Figen Yüksekdağ’a verilen cezaların gerekçesi toplam 298 sayfada açıklandı. Gerekçeli kararda, Yüksekdağ'ın Demokratik Toplum Kongresi (DTK) içindeki faaliyetlerine ilişkin şu değerlendirme yapıldı:
''Örgüt liderinin talimatı doğrultusunda Kuzey Kürdistan Parça Yapılanması altında faaliyet yürütmek üzere kurulan, Kürtlerin sözde kurucu meclisi olarak nitelenen, amacı, felsefesi, işleyişi vs hususlar itibarıyla terör örgütünün yasal seksiyonlarından olan, bu anlamda gerçek irade sahibinin örgütün tepesinde bulunan yöneticiler olduğu, sözde meclis /kurul/kongre adı altındaki yapılanma bünyesindeki varlığı kriminal kabul edilmekte, varlığını ve etkinliğini göstermek adına yapı bakımından en önemli faaliyetler içerisinde yer almasının örgütle bağını gösterdiğinin delili olarak değerlendirilmektedir."
"Cenazeye katılım ifade özgürlüğü kapsamında değil"
Yüksekdağ’ın farklı tarihlerde terör örgütü üyelerinin cenazelerine katılmasının “örgütsel maksatla hareket ettiği, şiddeti kınamak bir tarafa meşrulaştırma görüntüsü oluşturması nedeniyle" ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirelemeyeceği kaydedildi.
Yüksekdağ’ın farklı tarihlerde farklı şehirlerdeki organizasyonlarda ve televizyon programlarında yaptığı çok sayıda konuşma ''terör örgütü propagandası'' olarak nitelendirildi. Gerekçeli kararda, şu ifadeler yer aldı:
''İfadelerinin, toplumu oluşturan farklı etnisite ve siyasi görüşteki insanları anlamsız bir düşmanlığa ittiği, şiddete başvurmanın meşru bir yol olduğunun imalı olarak ileri sürüldüğü ve şiddeti bir araç olarak gösterdiği, etnik duyguları harekete geçirerek örgüte katılım fikrini cazip gösterip kitleleri harekete geçirme etkisinin bulunduğu tespit edilmiştir. Buradan hareketle, bir siyasi parti lideri konumunda olan sanığın terör eylemlerini meşrulaştırıcı ve övücü söylemlerinin halkın üzerindeki olumsuz etkisi düşünüldüğünde ifade özgürlüğü kapsamında demokratik bir açıklama olarak değerlendirilemeyeceği ülkenin bölünme tehlikesi yaşadığı bir anda gerçekleşen kışkırtıcı eyleme müdahalenin demokratik toplum düzenini işleyişi bakımından zorunludur.''
"Kobani olayları sürecinde örgütün talep ve talimatlarına uyduğu, kendi iradesini örgütün iradesine teslim ettiği anlaşıldı"
Yüksekdağ’ın da yer aldığı heyet ile Kandil’e gidilerek yapılan görüşmeler hakkında,''PKK/KCK yönetiminde Suriye’nin kuzeyinde bir terör devleti kurmaya dönük Kobani konusunda ortak hareket etme faaliyetİ olarak görülen sanığın bu görüşme eylemleri, örgüt ile olan organik bağını ortaya koyduğu gibi örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda hareket ettiğini de göstermektedir'' tespiti yapıldı.
6 Ekim 2014’te başlayan Kobani eylemlerine ilişkin Yüksekdağ’ın rolü hakkında da şu değerlendirmelere yer verildi:
"PKK/KCK terör örgütünün Kobani bahanesiyle gerçekleştirmeye çalıştığı serhildan eylemlerine giden süreçte sanığın 09 Eylül ve 12 Eylül
tarihleri arasında KCK ve PYD yetkilileriyle görüşmeler yaptığı, 25 Eylül'de örgüt talimat ve organizesinde birden fazla parti ve STK temsilcileri ile Suruç-Kobani sınırında 3 Ekim tarihinde DTK, HDP, ve HDK heyetleri ile Suruç'ta basın açıklaması yaptığı, 06 Ekim tarihinde iletilen çağrı talimatına uygun hareket ederek eş başkanı olduğu partinin MYK toplantısına örgütün Türkiye sözcülerinden birinin katılımı ile örgüt çağrılarıyla paralel biçimde MYK çağrısı yapılmasında etkin rol oynadığı sabit görülmüştür. Bir bütün olarak sanığın Kobani olayları sürecinde örgütün talep ve talimatlarına uyduğu kendi iradesini örgütün iradesine teslim ettiği anlaşılmıştır.''(Son)