Kamu kaynaklarının kısıtlı olduğu bir ortamda, devlet okulunun genç tenisçileri, Türkiye genelindeki en büyük başarıya ulaştı. Küçük erkekler kategorisinde düzenlenen tenis şampiyonasında, tamamı özel okullardan oluşan 18 takımın arasında tek devlet okulu olarak yer alan takım, finalde de rakiplerini mağlup ederek Türkiye şampiyonu oldu. Müsabakalar mart ayı içerisinde İzmir'de başladı. İzmir şampiyonu olarak nisan ayı sonunda Afyon’da düzenlenen bölge turnuvalarına katılan takım, burada da şampiyonluk ipini göğüsledi. Mayıs ayı sonunda Ankara Gölbaşı’nda düzenlenen Türkiye Finalleri’nde ise büyük bir başarıya imza atarak namağlup şekilde şampiyon oldu.
Turnuvaya katılan 18 takım arasında tek devlet okulu olma özelliği taşıyan şampiyon takım gerek teknik imkânsızlıklar gerekse fiziksel eksikliklerle mücadele ederek sahada gerçek bir dayanışma ve azim örneği sergiledi.
Öğrencilerin başarılarında sporun çok önemli bir katkısı olduğunu dile getiren Atakent Erdoğan Kibarer Ortaokulu Müdürü Özduran, “Tenis sporu aslında genelde tüm spor dalları akademik derslerle doğrudan ilişkili. Hele ki tenis özelinde bakarsak; fizik, fen bilgisi ve matematikle birebir bağlantılı bir spor. Çocukta eğer sayısal bir zeka altyapısı yoksa, bu sporu yapabilmesi çok zor. Ayrıca bireysel veya takım sporları, öğrencilerin akademik başarılarını da olumlu yönde etkiler. Bizim öğrencilerimiz de özellikle tenis takımımızda yer alan öğrencilerimiz, akademik olarak son derece güçlü çocuklardır. Hem kız takımımızda hem de erkek takımımızda akademik başarısı yüksek öğrenciler yer almakta. Bu nedenle, çocukların spordan ya da sanatsal bir etkinlikten dolayı derslerinden geri kalması gibi bir durum söz konusu değildir” dedi.
“Bugün Türkiye, sanat ve sporda insan kaynağı konusunda henüz istediğimiz seviyede değil”
Zor şartlara rağmen büyük bir başarı elde ettiklerini dile getiren Özduran, şunları söyledi:
“Bahçe olarak biraz kısıtlı bir alana sahibiz. Bir tenis kortumuz var; ancak özel bir okul ya da kolejle kıyasladığımızda tabii ki imkanlarımız çok daha sınırlı. Tenis sporu aynı zamanda oldukça maliyetli bir spor. Gerek raketi, gerek topları, gerekse kortların bakımı özel malzemeler gerektiriyor. Bunların tedariki ve sürekliliğinin sağlanması ciddi maliyetler istiyor. Bu noktada Okul Aile Birliğimiz çok hassas davranıyor. Ellerinden gelen desteği yalnızca tenis için değil, diğer tüm spor dalları için de sağlıyorlar. Ailelerimiz de aynı şekilde bizi bu konuda fazlasıyla destekliyor. Biz çocuklarımızı sanatsal ya da sportif müsabakalara hazırlamak için 5’inci sınıftan itibaren takımlar içerisinde değerlendiriyoruz. 5, 6 ve 7’nci sınıf boyunca bu çocukları sistemli bir şekilde destekliyoruz. Bölge ve Türkiye finallerine kadar yükselip şampiyonluklar getiriyorlar.
Ancak 8’inci sınıfa geldiklerinde, ebeveynlerde bazı haklı kaygılar oluşuyor. ‘Çocuk sanat ya da sporla çok ilgilenirse LGS’ye yeterince hazırlanamaz mı?’ endişesi taşıyorlar. Bu çok anlaşılabilir bir durum. Bunu aşmanın yolu şu olabilir: Bakanlığımız, 8’inci sınıftaki bu çocuklara, Türkiye ya da bölge şampiyonalarında elde ettikleri dereceler karşılığında, LGS puanlarına ek bir başarı puanı tanımlarsa hem çocuklar hem de veliler sanata ve spora daha çok sarılır. Bu sistem oturtulursa süreç hem daha iyi yönetilir hem de sürdürülebilir hale gelir. Bugün Türkiye, sanat ve sporda insan kaynağı konusunda henüz istediğimiz seviyede değil. Bu farkı kapatmanın ön koşulu, bu tür başarıların akademik sistem içinde karşılık bulmasıdır. Sanatsal ya da sportif faaliyetlerde yer alan beden eğitimi, görsel sanatlar veya müzik öğretmenlerinin de bu çabalarının mutlaka takdir edilmesi gerekir. Bu hizmet puanı şeklinde olabilir, başarı belgesi şeklinde olabilir. Sonuçta bu öğretmen arkadaşlarımız, akranlarına göre fazladan emek harcıyor ve bu emeğin mutlaka bir karşılığı olmalı. Bazı zorluklar yaşadık. İl Gençlik ve Spor Müdürlüğü, harcırah konusunda bize elinden geldiğince destek oldu ama bu maalesef oldukça yetersiz kaldı. Afyon’a da Ankara’ya da dört öğrenci ve bir öğretmen olarak gittik. Tahsis edilen ödenek sınırlıydı ve ciddi sıkıntılar yaşadık.
Ayrıca okulumuzun fiziksel altyapısı da daha üst seviyeye çıkarılmalı. Özellikle bahçemizin yeniden düzenlenmesi, tenis ve diğer spor dalları için daha uygun hale getirilmesi gerekiyor. Bu konuda yetkililerin mutlaka harekete geçmesi gerektiğini düşünüyorum. Aslında diğer okullarda da yetenekli öğrenciler var. Ancak bu iş biraz okul yönetiminin, öğretmenlerin ve okul aile birliklerinin sanata ve spora bakış açılarıyla ilgili. Destek ve yönlendirme varsa, başarı da geliyor. Diğer devlet okullarından da çok nitelikli sporcular ve sanatçılar çıkabileceğine yürekten inanıyorum” diye konuştu.
“Spor yapan çocuk, bu stresleri daha kolay yönetir”
Atakent Erdoğan Kibarer Ortaokulu Beden Eğitimi Öğretmeni ve Takım Koçu Murat Yıldız, tek devlet okulu olarak bunu nasıl başardıkları sorusuna şu yanıtı verdi:
"Aynı soruyu Sayın Valimiz de sormuştu bana: 'Nasıl başardın hocam? Bu çocuklar bu kadar kısa sürede, özel okulların profesyonel altyapılarında spor yapan çocuklarla yarıştı ve birinci oldular.' Atamızın da dediği gibi 'Tek bir şeye ihtiyacımız var, o da çalışmak, çalışmak, çalışmak'. Çocuklarımız zeki, algıları açık. Atatürk’ün de söylediği gibi 'Türk milleti zekidir, çeviktir, ahlaklıdır'. Biz de elimizden geldiğince onlara bu imkânı sunmaya çalıştık. Onların önünü açtık, motive ettik ve sonunda bu güzel sonuçla karşılaştık. Sonuçta gördüğünüz gibi kortumuzun zemini bildiğiniz asfalt. Herhangi bir tartan yüzeyimiz ya da uygun bir spor zeminimiz yok. Ölçüler de standart değil. Velilerimizin desteğiyle ve okul müdürümüzün bu konuda bize tam destek vermesiyle, çocuklarımızla açık alanda, zor şartlarda da olsa çalıştık. Emek verdik, sıkıntılara rağmen yılmadık ve sonunda karşılığını aldık. Buradaki çocukların algısı çok açık, öğrenmeye çok hevesliler. Spora karşı oldukça ilgililer, ne verirseniz almaya hazırlar.
Ancak sistemde bazı aksamalar olduğunu düşünüyoruz. 7’nci ve 8’inci sınıf seviyelerinde çocuklar en verimli dönemlerinde oluyorlar. Fakat LGS sınavı gündeme geldiği için, veliler haklı olarak çocuklarını antrenmanlara önce beş gün gönderirken sonra iki gün, bir gün, hatta hiç göndermemeye başlıyorlar. Belki bu çocuk, milli sporcu olabilecek potansiyele sahip. Belki bu alanda ilerleyerek hayatına yön verecek ama ne yazık ki bu kaygılar nedeniyle süreç kesintiye uğruyor ve biz de daha fazla başarı hedeflerken o potansiyeli tam olarak kullanamıyoruz. Çocuklarınızı 7’nci ve 8’inci sınıflarda spordan çekmek yerine spora daha fazla yönlendirmemiz gerekiyor. Neden? Çünkü sınav kaygısı, heyecan kontrolü gibi süreçlerde sporun çocuklara çok büyük katkısı var. Spor yapan çocuk, bu stresleri daha kolay yönetir. Kalp kaslarının çalışması, damarların genişlemesi gibi fiziksel değişimler sporla olur. Bu da beyne daha çok oksijen ve besin taşınması anlamına gelir. Yani velimiz eğer çocuğunun daha başarılı bir beyne sahip olmasını istiyorsa, spor yapmasına da olanak sağlamalıdır. Spor yapmayan bir bireye göre çok daha çabuk kavrayacak, çok daha geç unutacaktır. Geçen yıl kız takımımızla da il birincisi olmuştuk. Bölge şampiyonasına gittiğimizde, önceki valimiz sağ olsun, ön tarafta yer alan halı sahanın olduğu bölgeye bir Sportoto projesiyle halı saha yaptırdı. Bu yıl da beklentimiz bir tenis kortu yapılması yönünde. En azından tam kapalı olmasa bile, lokal bir üstü kapalı alan olabilir. Zemin düzenlemesiyle daha uygun hale getirilebilir. Bu alanda yapılabilecek her türlü destek bizim için kıymetli.”
“Spor yapan bir birey, yapmayan bireye kıyasla çok daha etkin algılar ve bilgiyi daha kalıcı şekilde öğrenir”
Velilere seslenen Yıldız, şöyle konuştu:
“Önemli olan planlama. Çocuğun spor yapıyor olması hem ortaokulda hem de üniversite sürecinde daha başarılı olmasını sağlayacaktır. Yeter ki sporunu yapsın, dinlensin ve ders çalışma sürecine dengeli şekilde katılsın. Spor yapan bir birey, yapmayan bireye kıyasla çok daha etkin algılar ve bilgiyi daha kalıcı şekilde öğrenir. Aslında kilit nokta, velilerimizin bu konuya nasıl baktığı. Eğer biz sistem olarak LGS'de veya üniversite sınavlarında başarılı sporculara, milli sporculara ek puan verirsek, veliler de bu süreci daha bilinçli şekilde yöneteceklerdir. Çünkü sınavlarda tek bir puanla binlerce öğrencinin önüne geçmek mümkün. Türkiye Şampiyonası’na gidiyoruz, birinci oluyoruz ama herhangi bir puan alamıyoruz. Diğer yandan, milli sporcu olmayı hedefleyen çocuklarımız var. Ancak federasyon turnuvalarına puan verilirken, biz Türkiye birincisi olmamıza rağmen hiçbir puan alamıyoruz. Bu çocukları, Türkiye Şampiyonası’na motive etmekte zorlanıyoruz. Oysa sadece 3-5 puanlık bir katkı sağlansa, çocuk daha da istekli gelir, başarısı katlanarak artar.”
“Dünya ilk 100’üne girmek, ilk 50’i içine girmek hayallerimde var”
Şampiyon olan takımın kaptanı Yiğit Uraz Yıldırım, “Şampiyonluk güzeldi. Çok emek verdik. İl şampiyonu olduk, bölge şampiyonu olduk. Sonra Türkiye'de de finali çıkıp şampiyon olduk. Öğretmenlerimiz, Müdürümüz Kubilay Hoca bayağı destek verdi bize. Çok masraf yaptılar. Dünya ilk 100’üne girmek, ilk 50’i içine girmek hayallerimde var. Başka hayallerim yok, tenisten devam etmek istiyorum” ifadelerini kullandı.
“Türkiye turnuvasında hiç devlet okulu yoktu ki biz bu özel okullar arasından çıkıp birinci olduk”
Yaşadıkları zorluklara ve malzeme eksikliklerine değinen şampiyon oyuncularından Erol Kaan Vardar, “İlk öncelikle İzmir İl şampiyonluğu, sonra Afyon Bölge şampiyonluğu, daha sonrasında Türkiye Şampiyonluğu geldi ardından. Mutluyuz bu şampiyonluk içinde. Çok zorlandığımız kısımlar da oldu. Özellikle gelişme çağında, level up yaşadığımız dönemler de oldu. Hem zorlandığımız hem mutlu olduğumuz bir dönemler yaşadık. Şimdi ilk öncelikle Türkiye Şampiyonası'nda ve Afyon Bölge Şampiyonası'nda bir sürü özel okul vardı ve sadece Afyon Bölge Şampiyonluğu'nda bir tane bizden başka devlet okulu vardı. Onun dışında Türkiye turnuvasında hiç devlet okulu yoktu ki biz bu özel okullar arasından çıkıp birinci olduk. Bunun nedeni ise okulumuzdaki spora destek. Tenis sporları, voleybol sporları, basketbol, futbol, atletizm ve yüzme sporlarını okulumuz ayrıca bir değer vermektedir. Okulumuz hem sportif alanda hem bilimsel çalışmalarda ve normal dersler alanlarında gayet başarılı bir okul ve bunları da destek vermeye devam ediyor. TÜBİTAK 4006 çevresinde vs. olduğu gibi Türkiye şampiyonalarında, İzmir şampiyonalarında destek vermeye çalışıyor okulumuz. Devletimizden, okul büyüklerimizden tek isteğimiz, aile büyüklerimizden okulumuza spor malzemeleri, tenis raketi, tenis topları, isteklerimizin karşılanması. Onun dışında çok mutluyuz. Çok iyi spor yapma alternatiflerimiz var” diye konuştu.