Bir haber düştü sosyal medyaya… Malum artık haberleri sosyal medyadan aldığımız için sosyal medya birincil haber kaynağımız oldu… Ayşe Arman ile Meltem Cumbul’un sunuculuğunu  üstlendiği Uluslararası Adana Film Festivali’nin önceki gün düzenlenen ödül gecesinde Meltem Cumbul yönetmen Semih Kaplanoğlu ile tokalaşmamıştı. Birden bomba etkisi yaratmıştı bu haber. Kaplanoğlu sosyal medya hesabından buna tepki göstermiş;  “Adana Film Festivali'nde sahnede maruz kaldığım kabalığın ardından bizi yalnız bırakmayan sanatseverlere ve dostlara teşekkürler...” diye açıklama yapmıştı. Ardından hepimizin bildiği sosyal medya linci Meltem Cumbul’a başlatılmıştı. Meltem Cumbul da neden Kaplanoğlu’nun elini sıkmadığını şu şekilde açıklamıştı; “…kendinden olmayanları ötekileştirenle, fakiri zengine böldürenle, güçlüleri tutup zayıfları hor görenle yapmayı reddediyorum” demişti… Aslında hiçbir şey tesadüf değildi.

Bu olay 2010’da yaşadığım sokak olan Sezen Aksu Sokağı’nın başına gelenleri hatırlattı. Semih Kaplanoğlu ve Meltem Cumbul ile ne alakası var demeyin… 2010’da gayrı resmi adı Sezen Aksu Sokağı olan çoğunluğu yaşlı sakinlerden oluşan bir minik sokak ; ülke gündemine oturdu, tam da referandum meşhur “yetmez ama evet” söyleminin nasıl cansuyu olduğu dönemde. Filmleri aratmayacak bir gündem olmuştu. Sokak sakinleri imza toplamış ve bunu basına duyurmuştu.2010 Referandumu öncesi idi… O döneme kadar bu minik sokağın gurur kaynaklarından biri olan Sezen Aksu; gerçekten çoğu emekli ve yaşlılardan oluşan adını taşıyan sokakta çok büyük bir hayal kırıklığı yaşatmıştı. Aksu’nun yaşattığı hayal kırıklığı o denli idi ki referandum ile gerilen bir dönemde ismini taşıyan sokak sembolik bir kampanya başlattı. Zira sokağın ismi gayrı resmi idi, resmi kayıtlarda yer almıyordu. Ancak ülke gerçeklerinden ve gündeminden bu denli uzak olan o sokağın sanatçısına artık tepki gösterilmeye başlanmıştı. Sokağın sakinleri Sezen Aksu’ya karşı demokratik bir tepki geliştirdiler. Bir metin hazırlandı ve sokak sakinlerine sunuldu. Basında yer aldıktan sonra ( Oda Tv ve Sol Portal ilk kez duyurmuştu)  kısa bir süre sonra siyaset bilimcilerinden, politikacılarına, sanatçılarına, basın mensuplarına kamuoyunda yönlendirme etkisi olan kimselerce tartışıldı. Hatta sokak sakinleri günlerce linç edildi.

Oysa 2010’da Sezen Aksu’ya tepki veren ,gayrı resmi ismi verilen sokak levhasının kaldırılması için imza toplayan sokak sakinleri şu açıklama altına imza atmışlardı; “Ülkemizin içinde bulunduğu “VARLIK-YOKLUK” savaşında, bu hanım ciddi bir “UMURSAMAZLIK”, “DUYARSIZLIK” içinde büyük bir “AYMAZLIK” göstererek siyasal iktidarın yandaşı olduğunu ilan etmiştir. Bizler, DEMOKRAT İZMİRLİLER olarak sokağımızın adının değiştirilmesini arz ve rica ederiz.”  Sokağın ismi resmi değildi ,yıllarca sokakta o levha asılı idi. Sokak sakinleri istese bunu habersizce ismi olan levhayı nasılsa gayrı resmi diye kaldırabilirdi. Ancak bunu bir yurttaşlık bilinci ile demokratik bir şekilde dile getirerek “demokrat İzmirli”ler olarak göstermişti. Onlarca yazı yazıldı haber yapıldı sokak için. “Faşist”, ”beyaz Türk”, ”Kemalist”, ”vesayetçi”, “İttihatçı” hatta Semih Kaplanoğlu tarafından da “kara yürekli nefret söylemi, düşmanlık” olarak tanımlanmıştı.  Evet, Semih Kaplanoğlu… Meltem Cumbul’un  “…kendinden olmayanları ötekileştirenle, fakiri zengine böldürenle, güçlüleri tutup zayıfları hor görenle yapmayı reddediyorum” diye elini sıkmadığı Semih Kaplanoğlu…

O günlerde benim de filmlerini çok sevdiğim Semih Kaplanoğlu isimli ünlü bir yönetmenimiz Rasim Ozan Kütahyalı’yı aramış ve sokağımız sakinlerine olan tepkisini beyan ettikten sonra  bir de  mail atmış ve mailinde şunlar yer almıştı; ““Ozancım, bu haberleri, bu yorumları okuyunca bir hayli sinirlendim. Ve bir İzmirli olarak çok utandım. Bir hemşerimle yani seninle paylaşmak istedim. Bu kara yürekli nefret söylemine, düşmanlığa, tahammülsüzlüğe nasıl karşı çıkabiliriz? Belki İzmirli tüm demokratları, sanatçıları, yazarları senin yardımınla bu tutumu protestoya davet etmeliyiz...Selam ve sevgilerimle.”

Rasim Ozan Kütahyalı da Taraf gazetesindeki köşesinde “Vicdanlı İzmirliler” hareketi oluşması çağrısı yapıp Sezen Aksu Sokağı sakinlerinin karalama, ötekileştirme olmayan imza metni ve imza kampanyasından yola çıkarak İzmir’i faşizmin işgalinden kurtarmaktan bahsetmişti. Oysa imza metninde ne Sezen Aksu’nun “evet” oyu var idi ne de başka bir şey…Sözü edilen sanatçının ülke gerçeklerine umarsız-duyarsız olması var idi..  Nasıl oldu ise sokak sakinlerini “Kürt düşmanı” olmak ve faşistlikle suçlayabilmişlerdi? İmza metnindeki ifadelerin imzacıları bağlayacağı bir gerçekse bu sembolik protestodan her zamanki gibi belli bir kesim  kopyala-yapıştır “Kürt Düşmanlığı ve faşistliği” çıkartmıştı.

Türkan Saylan, Fazıl Say olmak üzere ülkemizin yetiştirdiği değerlere yapılan haksızlıklara  tepki vermeyen, Ergenekon-Balyoz gibi davalara tepki vermeyen, İzmir gibi demokrat, aydın bir şehirden çıkmış bir değer olan  Sezen Aksu’ya verilen sokağımızın tepkisi Semih Kaplanoğlu’nca “kara yürekli nefret söylemi, düşmanlık” olarak nitelendirilmişti. Hatta geçenlerde vefat eden siyaset bilimci Şerif Mardin dahi o dönem sokağın demokratik olan bu tepkisini kendisine ait meşhur “mahalle baskısı” kavramı ile açıklamış ; Mülkiye’den öğrencisi annem ve babam tarafından da ciddi bir hayal kırıklığı yaşanmıştı.

Ülkemizin yetiştirdiği dünyaca ünlü siyaset bilimciler, dünyaca ünlü yönetmenler, yazarlar bu sokağın tepkisine neden bu kadar yabancılaşmıştı? Neden bu kadar uzak durmuşlardı? Neydi onları bir minik sokağın sakinlerine düşman eden gerçek? Çoğu emekli ve yaşlılardan oluşan bu sokak neden bir anda faşistlikle , Kürt düşmanlığı ile hatta İttihatçılıkla suçlanır olmuştu? Oysa Sezen Aksu Sokağı sakinleri “ülkemizin varlık-yokluk savaşından bahsetmiş , buna duyarsız ve umarsız kalan Sezen Aksu’ya olan tepkilerini beyan etmişti.

Yıl 2017… Dünyaca ünlü yönetmen sahneye çıkar ve oyuncu-sunucu tarafından eli sıkılmaz... O yönetmenin elini sıkmayan sunucunun gerekçelerini okuyunca aklıma ünlü yönetmenin kara yürekli nefret söylemi, düşmanlık var dediği o sokağın günlerce yaşadıkları geldi…

http://odatv.com/sezen-aksunun-ismini-kimler-silmek-istiyor--0709101200.html

http://haber.sol.org.tr/kent-gundemleri/izmirliler-sokagin-ismini-degistirmek-icin-harekete-gecti-haberi-33101

https://www.facebook.com/notes/rasim-ozan-k%C3%BCtahyal%C4%B1/izmiri-fa%C5%9Fizmin-i%C5%9Fgalinden-kurtarmak/435155676399/

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Suzan Çataloluk 2017-10-02 18:24:31

sevgili İlve yücesoy bu ibret verici yazısında kimi kendini aydın ilan edenlerin sevgili türkiye'ye ve gerçeklerine nasıl da yabancılaştıklarını pek güzel açıklamış oldu. kendisine bu duyarlılığından dolayı çok teşekkür ediyoruz.

banner15