(ANKARA) - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesine ilişkin, "Şimdiden altın yumurtlayan tavuğu Trump‘a verip iki yumurtasına razı olmak olmaz. Buradan yalvarıyorum ana muhalefet lideri olarak, vicdanı olan herkese, aklı olan herkese. Bu ülkenin geleceğini kendi geleceği ile Trump'la, trampa yapan Erdoğan’a mani olun. Türkiye nadir elementlerle ilgili ayağa kalkmalıdır. Erdoğan kendi geleceği için bu ülkenin nadir elementlerini satamaz. Sattırmayız. AK Partililere de çağrımdır, MHP’lilere de çağrımdır. Millete şikayet ediyorum. Nadir elementler Türkiye’nin geleceğidir, Trump'a verilemez" değerlendirmesinde bulundu.
Özel, partisinin grup toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD Başkanı Trump ile yaptığı görüşmeye ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Özel, şunları söyledi:
"Erdoğan kendi payına çalıştı, yetmedi. Zenginlere çalıştı, yetmedi. Yandaşlara çalıştı, yetmedi. Kırk Haramiler’e çalıştı, yetmedi. Şimdi Trump’a çalışıyor. Beş dakika görüşebilmek için ne hallere düştük, ben söylemedim. İki ülke arasında ilişkiler bozulsa, liderler çatışsa, çözecek dört tane adam var. Dört insan var. Adam deyip kadın siyasetçilere, kadın görevlilere, bürokratlara haksızlık yapmayalım. İki lider çatışsa, dört kişi çözecek bunu. İki ülkedeki büyükelçiler ve iki ülkenin Dışişleri Bakanlığı. Diplomasi bunların işi. Sen devirirsin, o düşmeden kaldırır. Sen dağıtırsın, o toparlar. Sen bir yanlış yapacaksan, ya yaptırmaz, ya hasarı azaltır, arayı bulur. Bunların mesleği bu. Erdoğan Amerika’ya gidecek; gitmeden Türkiye’deki Büyükelçi Barrack diyor ki, ‘Vallahi Trump çok akıllı. Erdoğan’ı çağırdı. Ona, onda olmayan bir şey verecek. Karşılığında her şeyi alacak. Bu benim aklıma gelmemişti. Trump zeki adam.’ Diyor ki, ‘Çok umutluyum görüşmeden. Ona meşruiyet vereceğim. Onda olmayan bir şeyi. Bak her şeyi alacağım.’ Gelişmiş bir dünyada iki ülke arasındaki görüşmeleri, bu ifadeler en az bir yıl erteler. Bir yıl sürer bu laftan sonra bir araya gelmek. Duymazdan geldi bizimki. Gittiler, indiler Amerika’ya. Bir mikrofon, Fox News soruyor, ‘Ne diyorsunuz İsrail Filistin meselesine?’ diyor. Erdoğan diyor ki ‘Trump çözeceğim demişti bugüne kadar çözemedi.’ Bunu Amerikan Dışişleri Bakanına soruyorlar. Diyor ki, ‘Bu yabancı liderler böyledir. Gelirler, peşimizden koşarlar, beş dakika görüşme için yalvarırlar. Sorunun çözümü Beyaz Saray’dadır, bunu bilirler. Erdoğan da bu hafta görüşecek zaten.’ Ben ana muhalefet lideriyim. İktidar başarısız olursa, eğer bundan millet zarar görmüyorsa sevinirim. Millet zarar görüyorsa, üzülürüm. Ama yurt dışında bu hale düşen Erdoğan da olsa Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı'dır. İnsan hazmedemiyor. Gerçekten utanıyor. Ama bizimkiler buna rağmen gittiler Dışişleri Bakanı ile el sıkıştılar, gülüştüler. Barrack’ın kravatından çekiştirdiler, şakalaştılar. Menemen bardağı gibi orada dizildi üç tane bakan. Trump döndü imzalar atılırken, diyor ki, anaokulu çocuğuna öğretmeni yapmaz, çocuğun kişilik gelişimine zarar verir. ‘Şunlara bak’ diyor. ‘Bunlar çok akıllı ya, keşke bu kadar akıllı olmasalardı.’ Makara yapıyor bizimkilerle. Durdular orada, durdular, oturdular. İmzalar atıldı, defteri imzaladı. Ritüeldir, olur. Sözler verildi, muhabbetler edildi, övgüler dizildi.
"Eczanede oturuyor olsaydım 'eyvah' derdim"
Zaten Trump gibi adam, hiçbir şey bilmesem, ben yatılı okulda yetişmiş, eczacılık tahsil etmiş bir kardeşinizim. Hani hiç bu işlere girmesem, Manisa’da eczanemde otursam, televizyonu açsam. Trump Erdoğan’a bizim Cumhurbaşkanına bu kadar övgü yapıyorsa, ‘Eyvah’ derim ‘Bir şey var.’ Çok geçmeden ortaya çıktı. Bazılarını gitmeden söylemiştim. Hepsi doğrulandı. Ne dedi giderken? ‘Yanımda mıymış, nereden biliyormuş?’ dedi. Sonra hepsi tek tek kanıtlandı. Trump’ın tweeti ile başladı, şimdi hepsi ortaya açıldı. ‘300 Boeing alacak’ dedim, 250 Boeing aldı. Haberler ilk çıktığında Türk Hava Yolları'na sordular. ‘250 - 225 uçak alacağız ama markasına karar vermedik’ diyor. ‘Airbus olur, Boeing olur. Modellerine karar vermedik’ diyor. ‘Henüz karar vermedik’ diyor. Belli ki pazarlık gücünü elinde tutuyor. Bizimki gitti bir anonim şirket adına, bağımsız, borsada işlem gören bir anonim şirket adına uçak siparişini verdi. Yetmedi, normal boru hattıyla gelene göre çok daha pahalıya mal olacak sıvı doğal gaz, LNG paketi için söz verdi. 20 milyar dolar da oradan zarar ettirdi. Yetmedi viskisinden arabasına, cevizinden fıstığına bütün Amerikan mallarından vergileri kaldırdı, gümrükte alınanı. Türkiye’de bu üretimi yapanları perişan etti. Yine, daha gitmeden bir gün önce, Çin mallarına vergi koydu, Trump mallarından vergi düşürdü. Gitti teslim oldu. Bunların karşılığında ne aldı? Ne aldığından önce bir şey daha verdi, onu söyleyeceğim. Çünkü Türk Hava Yolları’nı seviyoruz, 250 Boeing’i belki pazarlık eder, daha iyi alırlardı. Olsun varsın kullanırız. LNG pahalıya alındı ama yakarız, ısınırız. Öbür taraftan gümrük vergisi düşmüş Amerikan malının, Çin’in olmuş. O onların savaşı. Bu tarafı da hallederiz. Ama olacak bir şey var ki, buna asla, hiçbirimiz izin veremeyiz. Dünyada nadir toprak elementleri diye bir gerçeklik var. Ve bu güzel topraklar Allah’a bin şükür üç tarafı denizlerle çevrili, içinden deniz geçen, İstanbul’uyla, Çanakkale’siyle, güzel iklimiyle, balıklarıyla, bitki örtüsüyle, karıyla, güneşiyle, verimli topraklarıyla, güzel insanlarıyla, çalışkan insanlarıyla bu ülkeye her şeyi vermiş, bunu da vermiş. Bazı çalışmalar dünyaya bu elementlere en çok sahip olan rezerv açısından, beşinci ülkenin Türkiye olduğunu gösteriyor. Bakan da öyle söylüyor.
"Erdoğan kendi geleceği için ülkenin nadir elementlerini satamaz"
Bazı çalışmalar, ‘İlk sekizde yokuz, 9-10-11 olabiliriz’ diyor. Yani bu memleketin başına bir kez daha ve oluşundan, doğuşundan 1071’de Malazgirt'ten girip bu ülkeye sahip çıkışımızdan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le işgalden kurtuluşumuzdan, hepimizin askerde tuttuğu nöbetten, üstünde durduğumuz bu topraklarda bir talih kuşu var. Ama şöyle bir talih kuşu. Bu rezervin yüzde 48’i, bazıları 80 diyor ama net yüzde 48’i kesin Çin’de. Çin kendininkini harcamayıp, dünyadakini bitirmeye çalışıyor. Trump o kadar kanın, gözyaşının arasında bunlar ‘Ukrayna Ukrayna’ derken Ukrayna’ya, ‘Seni kurtaracağım ama nadir elementleri bana vereceksin’ diyor. Bütün hesaplar bunun üzerinde dönüyor. Ve bu elementleri alınca yeşil enerji, cep telefonu, bilgisayar, tablet, yani bizim Türkiye’de üretmeyip parayla aldığımız, parasını ödeyip aldığımız ne varsa, bu elementler kullanılarak üretiliyor, üretilmeye de devam edecek. Her yeni icat bunlara bağlı. Teknoloji bunlar üzerinden ilerliyor. Ve şimdi dünyadaki Çin de, Amerika da bundan iki sene sonra hazır ediyor ya orduyu Çin’e saldırmaya, savaşacaksa da bunun için savaşacak. Birbiriyle barışacaksa da bunun hatırına barışacak. Öyle bir noktadayız. Gitmiş, kapalı kapılar ardında… Benim iddialarımı Bloomberg ilan etti, ne Amerika yalanladı ne de Türkiye. Amerikan kaynakları hepten doğruluyor zaten. Gitmiş bunların pazarlığını etmiş. Bunların en çok olduğu yer Eskişehir’de ve batarya üretimi, akıllı telefon, lazer türbini gibi teknolojiler için çok önemli olan Eskişehir Beylikova‘daki bu madenleri Trump’a veriyor, karşısında meşruiyet alıyor. Bakın bu elementleri toprağın içinde, karışım halinde, başka cevherin içinde alacaklar. 2002 derece sıcaklıkta birini damıtacaklar, 2005 derece sıcaklıkta birini. Teknoloji ellerinde, orada yapacaklar. Bizden bir liraya alacaklar, bunu damıtacaklar, mikron düzeyinde kullanacaklar. Ürettiği cep telefonunu Türkiye’ye satacaklar. Meselenin özü şu: Bir liraya aldığı şey bize bin liraya geri gelecek. Rakam veriyorum. Zaten bütün pazara hakim, reklam olmaz. Apple var ya bu iPhone’ları yapan. Apple’ın ihracatı 391 milyar dolar. Bu nadir elementleri Apple‘a istiyorlar. Türkiye’nin ihracatı; 262 milyar dolar. Geçen sene biri Apple, bir firma, cep telefonu yapıyor, satıyor; 391 milyar dolar. Türkiye’nin ürettiği ne varsa, tarım ürününden tutun sanayi ürününe, aklınıza gelebilecek fabrikalarda üretilen her şeye; Manisa’daki televizyon fabrikasının 180 ülkeye sattığı televizyon ve buzdolabı da bunun içinde, Türkiye’de üretilen işte örneğin TOGG ihraç ediyorsak bu da içinde, her türlü endüstriyel ürün içinde ve 262 milyar dolar. Sırf Apple 391 milyar dolar. Böyle bir farktan bahsediyoruz.
"Bizde o teknoloji yok ama olacak"
Şimdi bu altın yumurtlayacak tavuğu, bunu şimdi çıkarır Trump‘a verirsen; işleyecek, seneye sana satacak. Eldeki bitecek, 30 yıl sonra bizim torunlar ağzını açıp bakacak. Buradan bir kar yok. Ama Trump‘ın karı çok. Burada vereceği para ne senin karnını doyurur, ne bizim, ne de cari açığı. Kabataslak bir para veriyorlar. Ama bire bin kazanacak bir iş yapıyorlar. Niye? Bizde o teknoloji yok. Olacak. Bu memleket Kurtuluş Savaşı’ndan çıktığında 100 yıl önce Gazi Mustafa Kemal, Cumhuriyet’i kurduğunda toplu iğne de yoktu. Atın nalına çakacak çivi de yoktu. Ama doğru, dürüst, namuslu çalışıldı, gençlere güvenildi, eğitim seferberliği yapıldı, doğru işler yapıldı, en sonunda Türkiye uçak da vagon da üretebilen, kendine yetebilen bir ülke haline geldi kısa sürede. Bu milletin evlatları 100 yıl sonra biz bir kez daha büyük bir kalkınma hamlesini başlattığımızda bu örümcek kafa Milli Eğitim Bakanlığı’ndan kurtulup yerine dünyayı gören, nasıl çalışılması gerektiğini bilen kadrolar geldiğinde, AR-GE‘ye önem verildiğinde Türkiye bu teknolojilere kavuşacak. Bunlar 20 yıl sonra… Dün bir arkadaş söyledi; ‘maddenin ışınlanması.’ Türkiye’den Avrupa’ya buradan bir madde filmlerde olduğu gibi ışınlanıp oluşacaksa burada da kullanılan teknoloji nadir elementler olacak. Şimdiden altın yumurtlayan tavuğu Trump‘a verip iki yumurtasına razı olmak olmaz. Buradan yalvarıyorum ana muhalefet lideri olarak. Vicdanı olan herkese, aklı olan herkese. Bu ülkenin geleceğini kendi geleceği ile Trump‘a, trampa yapan Erdoğan’a mani olun. Mani olun. Türkiye nadir elementlerle ilgili ayağa kalkmalıdır. Erdoğan kendi geleceği için bu ülkenin nadir elementlerini satamaz, sattırmayız. AK Partililere de çağrımdır, MHP’lilere de çağrımdır. Millete şikayet ediyorum. Nadir elementler Türkiye’nin geleceğidir. Trump’a verilemez. Sahip çıkalım, sattırmayalım, gençlerimizin geleceğini kurtaralım."
(SON)