Çelebi: 2 L'den vazgeçemeyiz: Laiklik ve liyakat
Gerçek Muhabir: 15 Temmuz süreci işlerken eski asker ve FETÖ mağduru olarak darbe emareleri almış mıydınız?
Çelebi: Elbette, göstere göstere geldi hain darbe girişimi. Ta Harp Okulu sürecinden başlayarak (2005-2006) ve en son da daha üç ay önce 9 Mayıs 2016'da F-tipi örgütle ilgili soru sorulduğunda bu emareleri net olarak açıklamıştım. O gün de bu soruya, orduyu kullanıp hamle yapabilirler, kesinlikle temizlenmeliler yanıtını vermiştim.
Gerçek Muhabir: Siz bu darbe girişiminde boşlukta kalan, izah edilemeyen gri alanlar olduğunu düşünüyor musunuz?
Çelebi: Elbette, özellikle ne olup bittiğinin tam anlaşılmadığı 15 Temmuz akşamının o ilk vakitlerinde (o geceki ilk birkaç saatle ilgili belirsizlikler, istihbarat sorunları, TSK ve MİT ve hatta siyaset kurumu içi mücadeleler, bekleyip-görmeler vs.). gri alanlar var. Zamanla o saatlerde yaşananlar daha da ortaya çıkacaktır. Tabii asıl belirsizlik, bu darbe girişimini destekleyen emperyal aklın nerelere kadar uzandığı ve yine bu darbe girişimi başarılı olsaydı Türkiye'ye siyaset, hukuk ve güvenlik alanlarına kimlerin yerleştirileceği ile ilgili. Hala bu işin emperyal aklı ve süreç-sonrası aktörleri tam olarak ortaya çıkarılabilmiş değil.
Gerçek Muhabir: Bir FETÖ mağduru olarak siz bu örgütlenmenin deşifre olması anlamında neler söyleyebilirsiniz.
Çelebi: Kumpas davalar (Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Casusluk vb.) turnusoldur. Bu davaların savcıları, polisleri, hukuki ve siyasi uzantıları, medya görünümü altında cellatlık yapan kalemleri, devlet içinde TÜBİTAK, Adli Tıp, TİB başta olmak üzere kumpaslara düzmece belge ve raporlarla destek olanlar. Buralarda kendilerini fazlasıyla ve azgın bir şekilde açık etmişlerdir. Yine Harp Okullarına ve Askeri Liselere giriş sınavları, kurmaylık sınavları, KPSS sınavları... Türkiye'de ne kadar sınavla girilen yer varsa, hepsinin ucu bu karanlık ve hain yapıya uzanır.
2000'lerden itibaren özellikle sivil-askeri tüm sınavlar, yükselmeler, tayinler vs. hepsi mercek altına alınmalı. Harbiye'den, Askeri Liseler'den, TSK içindeki subaylardan, Emniyet içindeki polislerden, tüm Kamu Kurumları'ndaki haksız tasfiyelerden ve sürgünlerden yola çıkılarak yine bu karanlık yapının ahtapot kollarına ulaşılabilir. Kamunun elinde yeterince malzeme var, halkın içinde milyonlara uzanan mağdurlar var, bunların nasıl mağdur olduğu, kimler tarafından mağdur edildiği ve kimlerin mağdurların yerine geçirildiği belli. Ciddi bir devlet aklı halkın hafızası ile birleşirse bu yapı büyük oranda temizlenebilir. Karar verilmeli ve kararlı olunmalı. Elbette bütün bu süreçler hak-hukuk normları gözetilerek, evrensel insan haklarına uygun yürütülmeli. Başta iktidar olmak üzere bu yapının siyaset kurumuna da köklü bir şekilde yerleştiğini ve bu temizliğin oralarda da yapılmaması durumunda tehlikenin hiç geçmeyeceğini söylemek hiç yanlış olmaz.
Gerçek Muhabir: Darbe girişiminin artçıları olarak gelen soruşturmalar, gözaltılar, OHAL ve KHK'lar sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çelebi: Ne yazık ki intikam ve öfke duygularıyla maddi-manevi işkence ve kötü muamelelere maruz kalmalar yaşanıyor. CHP süreci izleme komisyonu olarak bunları teker teker değerlendiriyoruz. Raporumuzu süreç sonunda kamuya da açıklayacağız. CHP iktidarı bu konularda sürekli uyarıyor. Eğer hukuk içinde hareket edilmezse, haklı ve meşru bir yargılama sürecine gölge düşürülür. Aynı şekilde kamudaki tasfiyelerde de çok dikkatli ve hassas olunmalı, iktidar eğer buralarda muhalefetin önerilerini dinlemez, kaygılarına kulak vermezse, yeni mağdurlar oluşur ve Türkiye'de çatışmalar bitmez.
Bir diğer önemli konu TSK'nın yapılandırılması. Ne yazık ki aceleye getirilmiş, emir-komutu birliğini zedeleyen, TSK'nın tarihsel simgelerine zarar veren bir yol izlenmiştir (Askeri Liseler ve Harp Akademilerinin kapatılması). Muhalefete de danışılmamıştır. Mesele şurayı öbür tarafa bağlamak değildir, sivil-askeri ilişkilerini ya da TSK'nın demokratik düzene uyum sağlamasını, siyasetin ve toplumun demokratikleşmesinden ayrı ele alarak sorunlar çözülemez. Şu anki KHK'lar ne yazık ki günü kurtarmaya yöneliktir ve liyakat sistemini ya da TSK'yı güçlendiren KHK'lar olmaktan çok uzaktır.
Gerçek Muhabir: Siyasetçi şapkanızla, Türkiye'nin bu süreci en az hasarla atlatabilmesi için önerileriniz nelerdir?
Çelebi: Hepimizi birleştiren ve bir arada tutan şey: modern demokratik laik Türkiye Cumhuriyeti bayrağıdır. Bugün net olarak anlaşıldı ki laiklik ve liyakat bu ülkenin en önemli iki değeri. Bugün net olarak anlaşıldı ki iki ayyaş dedikleri, bu ülkenin kurucuları, bu ülkenin, bu toprakların gördüğü en ayık kafalarmış. Cumhuriyet ve laikliğin ne kadar hayati olduğu bir kez daha teyit edilmiştir. Cumhuriyetin kurucu değerlerine dönmek tek çaredir.
İçte ve dışta barış sağlamış çağdaş bir Türkiye ideali bugün her şeyden daha çok değerlidir. Bugün artık Cumhuriyet ve Atatürk'le kavga bırakılmalıdır. Kindar nesil değil fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller istiyoruz. Özgür bireylerden oluşmayan bir toplumun başına her an her türlü kötülük gelebilir.
CHP olarak bize düşen de bir kırılma anında olduğumuzu, bir eşikte olduğumuzu fark etmek, silkelenerek her şeyi sil baştan düşünmektir. Başta eğitim ve ekonomi olmak üzere toplumun önüne bambaşka bir iktidar programı koymak temel görevimiz. Artık fikri inşa ile eylemci inşa süreci eş-zamanlı bir şekilde yürütülmek durumundadır. Bu süreç yeni figürler/kişiler ortaya çıkarmış, toplumun hassasiyetlerine ve özlemlerine ilişkin duru bir tablo ortaya koymuştur. Artık hiçbir şey eskisi gibi kalamaz. Bu yeni süreçte cumhuriyetin çağdaşlık ideali, bilimsel ve laik eğitim ve kamucu ekonomi anlayışı temel belirleyiciler olmalıdır.
Gerçek Muhabir:  Son günlerin ana gündem maddesi "devlette, kamuda liyakat" esasına bakış açınız nedir?
Çelebi: Vatanına, cumhuriyete ve demokrasiye bağlı olmak en temel liyakat göstergesidir. Bunu tamamlayan ise bir görevin layıkıyla yapılması, işin ehline teslim edilmesidir. Oysa yıllar yılı Türkiye'de en iyi konumları şu cemaate bu cemaate ayırdılar, particilik ve militancılık yaparak toplumun kutuplaşmasına ve kültürel bütünlüğünü, hak/hakkaniyet duygularını yitirmesine neden oldular. Siyaset kurumu liyakat sınavından kalmıştır. Hukuk kurumu da ne yazık ki adalet dağıtamamıştır.
15 Temmuz'dan sonra iki L'miz var: Laiklik ve Liyakat. Bunlar birbirinden ayrılmaz. Devlet Aklı ve Kadroları bu iki L doğrultusunda yeniden yapılandırılmazsa, şiddet sarmalından çıkamayız. Toplumsal bölünmüşlüğümüze başka deva yoktur.
Gerçek Muhabir: Üç aylık OHAL sürecini gerçekçi buluyor musunuz, OHAL uygulaması için optimum süre ne kadardır?
Çelebi: Bu süre gelişmelere bağlı olarak uzatılabilir de. Önümüzdeki günlerde neler olacağını görmek gerekir. Sakin bir geçiş mi olacak yoksa topluma dalga dalga etkileri yayılan olağanüstü sert bir süreç mi olacak. Bu süreç ne kadar uzarsa, ya da doğasından ne kadar saptırılırsa, işlerin düzeltilmesi yerine başka şiddet odaklarının doğması durumu da o kadar çok ortaya çıkar.
Gerçek Muhabir: Örgütün tüm sinsiliği ortada, ancak iğne çuvaldız benzetmesinden gidersek TSK'nın böylesine büyük bir tehdidi görme veya görememe konusunda zafiyet yaşadığına ilişkin bir gözleminiz var mı?
Çelebi: Elbette, komuta kademesi sorumludur. Dağın ardını görmeyi bırakın, burnunun dibini görememiştir. Örneğin 3000 kişi Harbiye'den ayrılmaya zorlanmıştır, burada anormal bir durum olduğu nasıl görülmez? Yıllardır kumpaslarla TSK'ya neler yapıldığı, amacın ne olduğu nasıl anlaşılmaz! O üst makamlar hata kaldırmaz, kötü sınav vermişlerdir. Ve şunu vurgulayalım, bu işi planlayan emperyal akıl darbe girişiminin başarısız olmasına da elbette hazırlıklıydı, her olasılıkla kendini kazanacak şekilde ayarlamıştır.
Asıl ve sert darbe TSK'ya yapılmış oldu, bölgedeki planlar doğrultusunda TSK'nın güçsüzleşmesi ve kendi milleti ile arasında uçurum açılması istenen şeydi. Bu bakımdan ilk yapılacak iş TSK'yı ayağa kaldırmak ve millet ile arasındaki tüm yaraları hızlı bir şekilde sarmaktır.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.