Türkiye’nin nüfusu 83 milyon 615 bin. Kayıt altında bulunan Suriyeli sayısı 3 Milyon 650 bin kayıt dışı ile birlikte bu sayı 5 Milyonu buluyor. Suriyelilerle birlikte ülkemizin nüfusu toplamda 88 Milyon. 88 Milyon insanın gıda ihtiyacını karşılayıp üstüne birde ihracat yapmak önemlidir. Bu ülkenin katma değerini arttırır. Ülkeye döviz girişi olur, ülke kalkınır.

Nüfus artışına oranla kırsalda yaşayan yurttaş azalıyor. Buna paralel olarak, tarım ve hayvancılık kan kaybediyor. Yapılan araştırmalara göre 35 yaşın altındaki genç çiftçiler kentlere göç ediyor. Dolayısıyla kente olan kontrolsüz göçle birlikte işsiz sayısı her geçen gün artıyor. Köyden kente göç engellenemezse şu an 12 milyon küsur olan işsiz sayımız önümüzdeki yıllarda daha da kaygı verici bir hal alacaktır.

Göçün önüne nasıl geçilir derseniz aslında çok zor değil. Kırsalda ve köylerde yaşayan özellikle genç nüfusa cazip fırsatlar yaratırsanız neden göç etsin ki? Köy hayatını nasıl cazip hale getirileceğini birkaç örnekle sıralayayım…

  • En başta kapatılan köy okulları tekrar açılmalı. Kırsalda yaşayan bazı vatandaşlar çocuklarının eğitimi nedeniyle kente göç ediyor.
  • Üretici ürününü hak ettiği değerde satabilmeli. Bunu yerel yönetimlerin desteğiyle           kooperatifleşme sağlanarak yapılır. Bu sayede hem üretici hem bizler yani tüketici kazanır. Hiçbir emek sarf etmeden sırf aracı olduğu için üreticinin kazandığı paranın 23 katı para kazanan aracılar aradan çekilmek zorunda kalır. Biz tüketicilerde ürünü değerinde almış oluruz ne eksik ne fazla.
  • Ziraat Bankası, büyük medya kuruluşları satın alan iş adamına veya devasa ihale alan müteahhitlere uygun ve uzun vadeli kredi vermek yerine, köyüne dönmek isteyen ya da köyünde yatırım yapmak isteyen yurttaşına uzun vadeli ve faizsiz sübvansiyonel krediler vermeli. Kısaca Ziraat Bankası adında da olduğu gibi zirai işi ile uğraşan yurttaşa hizmet etmeli.
  • Çiftçiye; ziraat odaları, tarım il ve ilçe müdürlükleri üzerinden ekimden, hasata kadar tarımsal eğitim desteği vermeli.
  • Yerli tohum özendirilmeli. Üreticinin ekeceği ürün planlama dahilinde devlet tarafından belirlenmeli. Yani üretici hangi ürünü ekmesi gerektiğini devlet ona söylemeli. Üretici ektiği ürünü tarlasında bırakmamalı, para kazanmalı.
  • Mazot, gübre, elektrik, tarımsal ve hayvansal ilaçlar ve yem fiyatları için kur oluşturulmalı, tedarikçi firmalar kafasına göre fiyatlarda artış yapamamalı. Çiğ sütün kaça satılmasını belirleyen devlet, girdi fiyatlarını da ayarlayabilir. Bunu yapmak çok zor değil.
  • Devlet gıdada ithalatı önleyici yasalar çıkarmalı. İthalat kısa vadede bir nebze çözüm olurken, uzun vadede üreticiyi olumsuz etkiliyor. Ülkeden dışarıya devamlı para çıkışı anlamına geliyor. Belirli bir süre sonra alacağınız malın fiyatını karşı taraf belirliyor.

Bu hamleler yapılırsa köyden kente göç durur aksine kentten köye yönelim olur, istihdam yaratılır, para kazanan üretici mutlu olur ve doğal olarak ülke kalkınır.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner15