Rızvanoğlu iktidarın çevre koruma programı için ayırdığı bütçenin yetersiz
olduğuna değinerek şu ifadelerde bulundu, “Bir ülkenin çevre bütçesi o
ülkenin çevreye verdiği önemin en somut göstergesidir. Avrupa Birliği ülkeleri
toplam bütçelerinin ortalama yüzde 5'ini çevreye ayırıyor. Türkiye'de ise bu
oran sadece binde 1,3; yüzde değil, binde. Almanya 2025 yılında, çevre
koruma projelerine, yaklaşık 35 milyar Euro ayırdı. Türkiye'nin sürdürülebilir
çevre bütçesi ise bu rakamın sadece yüzde 1,5'u. Ben sormak istiyorum: Bu
rakamla iklim değişikliğinin hangi etkisini önlemeyi düşünüyorsunuz? Orman
yangınlarını mı, seli mi, kuraklığı mı, çölleşmeyi mi?”
“Türkiye'nin yeni bir kalkınma hikâyesine ihtiyacı var”
Rızvanoğlu yeşil ekonominin önemine değinerek “Türkiye'nin yeni bir
kalkınma hikâyesine ihtiyacı var. Yeşil ekonomi artık bir seçenek değil, bir
zorunluluktur. Dünya Bankası, yeşil ekonomiye yatırım yapan ülkelerin,
karbon emisyonlarını yüzde 20 olarak azaltırken aynı zamanda, işsizliği de
önemli ölçüde düşürdüğünü söylüyor. Örneğin, Çin ne yaptı? 2022 yılında,
yenilenebilir enerjiye 546 milyar dolar yatırım yaptı yani Türkiye ekonomisinin
yarısı kadar. Sonuç ne oldu: Sadece karbon salımını azaltmakla kalmadılar,
1,5 milyon yeni istihdam da yarattılar. Peki, biz ne yapıyoruz? 2023'te
yenilenebilir enerjiden sağladığımız istihdam sadece 118 bin kişi, temiz enerji
yatırımları eğer doğru ve düzenli planlanırsa işsizliğin rekor kırdığı ülkemizde
istihdama da katkı sunacaktır. Bu nedenle yatırımları planlarken enerji
sektörünü dönüştürmemiz emisyonların azaltımı ve ekonomimiz için elzem.”
ifadelerinde bulundu.
“Türkiye bu sürecin kaybedeni değil, kazananı olmalı”
Rızvanoğlu, Türkiye’yi bekleyen risklere değinerek, “Diğer yandan, yanı
başımızda dev bir pazar olan Avrupa Birliği ne yapıyor? 2026 yılında sınırda
karbon vergisi başlatıyor. Bu vergiler çelik gibi karbon yoğun ürünleri ihraç
eden Türk firmaları için ciddi bir ek maliyet. Türk ihracatçısının rekabetçi
olabilmesi için, ürünlerinin karbon yoğunluğunu azaltabilmeleri için gerekli
teknik, finansal ve diplomatik desteğin sağlanması şart. Türkiye bu sürecin
kaybedeni değil, kazananı olmalı; ödenecek vergilerin ülkemizde kalmasını
başarabilmeliyiz. Buradan elde edilecek gelirlerse kırsal bölgelerde enerji
verimliliği ve tarım modernizasyonu gibi projeler için harcanmalı. Tabii, tüm
bu dönüşümü yaparken kaynaklarımızı da akıllıca kullanmamız gerekiyor.
Dünyanın önde gelen merkez bankaları yeşil dönüşüm için aktif bir rol
üstleniyor. Örneğin, Avrupa Merkez Bankası yeşil tahvil alımlarıyla 50 milyar
euroluk bir finansman sağladı, ayrıca düşük karbonlu projelere de öncelik
verdi. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası da benzer bir rol üstlenerek yeşil
finansman araçları teşvik edebilir. Bu araçlar özel sektörü çevre dostu
projelere yönlendirmek için düşük faizli krediler ve yeşil tahvil ihracı gibi
mekanizmaları içerebilir” dedi.
“Türkiye'yi as oyuncu yapabilecek özel bir iklim elçimiz bile yok”
Rızvanoğlu, konuşmasında Bakan Kurum’un iklim diplomasisi yapıyoruz
sözlerini eleştirerek, “Dünyada iklim değişikliği finansman mekanizmalarında
büyük bir hareketlilik söz konusu, kurallar tekrardan belirleniyor. Birleşmiş
Milletler İklim Değişikliği Konferanslarında finansmana erişim konuları ağırlık
kazanıyor ve çok çeşitli fonlar oluşturuluyor. Ülkemizin bu farklı fonlardan
yararlanabilmesi için diplomasi yürütme yeteneği olan, iyi müzakere
edebilecek uzman bir ekip, şeffaf bir yönetim ve güçlü bir stratejiye ihtiyacı
var. Bu finansman merkezi mekanizmasıyla hem bütçemizi destekleyebilir
hem de Türkiye'nin iklim değişikliği mücadelesini güçlü bir konuma
taşıyabiliriz. Sayın Çevre Bakanı sürekli olarak ‘İklim diplomasisi yapıyoruz.’
diyor ama diplomasi öyle sözde değil; liyakat, bilgi ve şeffaflıkla gerçek bir
güce dönüşür. Bizim daha iklim diplomasisi kültürünü iyi bilen, uluslararası
müzakerelerde aktif rol alabilecek ve Türkiye'yi as oyuncu yapabilecek özel bir
iklim elçimiz bile yok” dedi.
“Çevre konusunda bütçe kadar samimiyet de eksik”
Rızvanoğlu, bütçe kadar samimiyetin de eksik olduğunu belirterek, “Bütçe
eksik ama çok daha eksik olan bir şey var; samimiyet. ÇED kararlarını
beklemeden projelere başlamak, yargının ‘Yapamazsınız.’ dediği projeleri
bakanlığın eliyle arkadan dolanarak yapmak, ülkeyi Avrupa'nın plastik çöplüğü
hâline getirip ‘Biz plastik kirliliğiyle mücadele ediyoruz.’ demek, asırlık
ağaçları kesip ormanları bir gecede, tek bir kişinin imzasıyla ranta açıp ‘Fidan
dikimi yapıyoruz.’ demek, ‘Termik santralleri kontrol ediyoruz.’ deyip
emisyonu yasal sınırın 8 kat fazlası ölçülen ve halkı zehirleyen Afşin Elbistan
Termik Santralini genişletmek. İşte, bunlar samimiyetsizliğin tarifidir çünkü
samimiyet sözle eylemin bir olduğu yerde başlar” dedi.
“Türkiye'nin yeni bir kalkınma hikâyesi için bir çevre rönesansına
ihtiyacı var”
Rızvanoğlu çevre rönesansı çağrısı yaparak “Türkiye'nin yeni bir kalkınma
hikâyesi için bir çevre rönesansına ihtiyacı var. Bu ne demek, nedir bu
Rönesans? Doğanın akılcı kullanımıyla ekonomiyi büyütmek, enerjiyi yeşile
yönlendirmek, halk sağlığını güvenceye almak ve adil bir toplumsal düzen
inşa etmektir ancak bu şekilde Türkiye çevre ve iklim mücadelesinden
başarıyla çıkabilir, çağı yakalayabilir ve sürdürülebilir bir kalkınma
sağlayabilir” dedi.