Sibel HÜRTAŞ 

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, kadın cinayetlerinde hakimlerin failler için sık sık kullandığı takdiri indirim nedenlerinin ortadan kaldırılacağını söyleyip bir yasa teklifi hazırlattı; dağ fare doğurdu! 

Hazırladıkları yasa teklifi bu hafta içinde Meclis Başkanlığı'na sunuldu. 

Ama gelin görün ki; ortadan sadece 'kravat indirimi' kalkmış; başka indirimler ise yerli yerinde duruyor. 

Ne diyor teklifte, 

Bundan böyle "Yalnızca takdiri indirimden faydalanmak amacıyla yargılama mercilerine karşı saygılı tutumunu ifade eden kılık ve kıyafeti dikkate alınarak verilecek cezada indirim yapılmayacaktır..."

Böyle bir düzenlemenin yasa eliyle yapılıyor olması dahi vahim, 

Düşünün ki; kadın cinayetlerine bakan yargıçların öyle bir zihniyeti var ki; onlara yasa eliyle "kravat indirimi" yapmayın demek zorunda kalıyorsunuz. 

Bu düzenleme başlı başına yargıçlığın yüz karası; kadın cinayetlerindeki durumun hali pür meali! 

Bu sadece utanç tablosu, bir yandan da kadınların yargıya yönelik keyfi tutumunun en resmi hali... 

Kravat indirimi kalkıyor, bu bir müjde mi bilinmez zira o teklifle, kravat indirimi kalksa da başka indirimler yerli yerinde duruyor. 

Teklifte diyor ki; 

"Failin fiilden sonraki ve yargılama sürecinde ...samimi olarak pişmanlığını gösterenler takdiri indirimden yararlanabilecek."

Teklifin gerekçesine göre, örneğin gerçeğin ortaya çıkarılmasına önemli ölçüde katkıda bulunması ya da olayın aydınlatılmasında aktif fayda sağlaması gibi içten pişmanlığını gösteren davranışları, takdiri indirim nedeni olarak sayılabilecek.

Yani kravat indiriminden artık faydalanamayacaklar ama pişmanlık indiriminden yararlanabilecekler! 

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, "Öldürmenin pişmanlığı mı olur?" diyor.

En doğru tepki.

Özellikle kadın cinayetleri için. Çünkü kadın cinayetlerinin çoğunluğu, önceden planlanmış cinayetler. Erkekler kadınlarla buluşmaya ya öldürme aletleri olan bıçak veya silahla gidiyorlar; ya öncesinde ölümle tehdit etmiş oluyorlar; ya da uzun bir takibin ardından geliyor bu cinayetler. Pişmanlık durumunu gösterecek kadın cinayeti sayısı oldukça az. 

Dolayısıyla yapılan düzenlemenin kadın cinayetlerinde cezasızlığı getirecek bir düzenleme olduğunu söyleyebilmek epey zor. 

Kadın cinayetlerinin nedenleri neden yargının ve siyasetin bu konuda çekimser davrandığını gözler önüne koyuyor. 

Kadınlar, toplumun kendilerine yüklediği toplumsal cinsiyet rollerini reddettiği için öldürülüyor ve failleri aynı nedenlerle indirim hükümlerinden faydalanabiliyorlar. 

Faillerin ortaya koyduğu nedenlerin başında kadınların boşanmak istemesi geliyor. Ardından, çalışmak istemesi, başka biriyle görüştüğüne dair iddialar... Nedenler arasında cinsel ilişkiye girmek istememe ya da yemek yapmış olmama bile var... 

Yargıtay 1. Ceza Dairesi, kendisiyle cinsel ilişkiye girmeyi kabul etmeyen eşini yatakta öldüren failin cezasında bu nedenle indirime gitmişti. Söz konusu yasa teklifi, kadınların bu nedenlerle öldürüldüğü durumlarda indirimsiz ağır cezalar getirebilseydi belki bir zihniyet devriminden söz edebilirdik. 

Ancak şimdi söyleyebileceğimiz tek şey; vahim tablonun hala devam ediyor olması. 

Yeni teklifin olumlu yanları da var şüphesiz. O da ısrarlı takibin suç kapsamına girmesi. Israrlı takibe ilişkin her durum tek tek sıralanıyor. Sadece fiziki takip değil bilişim araçlarıyla takip hatta üçüncü kişiler üzerinden yapılan takip de suç kapsamına alınıyor. 

Israrla takibin suç olarak ele alınması olumlu olsa da genel olarak gözden kaçırılan bir durum var. O da kadın cinayetlerinin faillerinin büyük çoğunluğunun hali hazırdaki partnerleri olması. 1777 kadın cinayeti üzerinden yapılan bir araştırma, her 2 kadından 1'inin partnerleri tarafından öldürüldüğünü ortaya koyuyor. İkinci sırada baba ya da kardeş yani genel olarak akrabalar, üçüncü sırada ise ayrıldıkları partnerleri geliyor. 

Dolayısıyla kadınlar en yakınlarındaki tarafından katlediliyorlar. O yüzden asıl cezasızlığı önleme yöntemleri, kadınların ev içi şiddetten korunmasından geçiyor. 

Ev içi şiddetin en büyük güvencesi bugüne dek İstanbul Sözleşmesiydi. 

Bugün ortaya koydukları yasa teklifi gibi palyatif çözümlerle makyaj tazelemeye çalışanlara söyleyelim, 

Bu sorun ancak ve ancak İstanbul Sözleşmesi'nin hayata geçirilmesiyle çözülebilir. 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner15