FAİLLER CEZASIZ, KADINLAR MEZARDA…
Erzurum’da ve Kocaeli Dilovası’nda hayatını kaybeden kadınları hatırlatan CHP Bartın
Milletvekili Aysu Bankoğlu şu açıklamalarda bulundu:
Bakanlığın adından kaldırdığınız gibi bütçeden de kadının adını yavaş yavaş silmek istediğinizi
görüyoruz. Aile Yılı ise, kadını “anne-eş-bakıcı” rolleriyle olarak evin duvarları arasına
hapseden, onu erkeğe bağımlı kılan, cinsiyet eşitsizliğini perdeleyen bir politik söyleme
dönüşmüş durumda. Sayın Bakan, biz birilerinin eşi, annesi, kardeşi olmaktan yorulduk.
Eylem planlarına doyduk. Sıfır tolerans deyip sözleşmelerin paçavra gibi atılmasından
usandık. Geleceğimizi sizin vicdanınıza bırakacak halimiz kalmadı. O yüzden de siz ne derseniz
deyin biz İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmedik ve vazgeçmeyeceğiz. Öncelikle bunu böyle
bilin. Daha birkaç gün önce Erzurum’da kadına şiddetten hapse giren kişi çıktıktan sonra
Nermin Tirit’i sokak ortasında öldürdü. Failler cezasız, kadınlar mezarda… Algı değişti deyip
sözleşmeden çıkacağınıza uygulasaydınız korunabilirdi. Bu ülkede her şey sizin algınıza
emanet öyle mi? Demek ki kadınların yaşaması için de sizin algınızı değiştirmemiz gerekiyor.
ERDOĞAN’IN 5 ÇOCUK İSTEDİĞİ GÜN, ÇOCUKLAR İŞ CİNAYETİNDE ÖLDÜ!
Bir kere kadın cinayetlerinin politik olduğunu anlamanız gerekiyor. Kadın aileden ibaret değil.
Aile diye diye kadınların can güvenliğini tehlikeye attığınızı anlamanız gerekiyor. Sizin
göreviniz şiddeti kınamak ya da ayıplamak değil, şiddeti önlemek. Bir yılda en az 394 kadın
cinayeti ve 259 şüpheli kadın ölümü tespit edildi. Bu yıl ise yılın başından Kasım ayına kadar
317, sadece Ekim ayında 27 kadın katledildi. Aile Yılı özelinde altını çizerek soruyorum. Daha
geçtiğimiz Cumartesi günü Kocaeli Dilovası’nda 2’si çocuk, 4’ü kadın günlüğü 650 lira
kazanabilmek için öldüler. Öyle bir ülkedeyiz ki: Saray’ın başının “Niye en az 4 çocuk olmasın,
5 olmasın” diye buyurduğu gün, Dilovası’nda 4 kadın ve 2 çocuk iş cinayetinde ölüyor. Sayın
Bakan, bir parça özeleştiri, biraz utanma duygusu, hiçbir sorumluluğunuz yok mu? Bunlar
rakam değil, bunlar insan hayatı, kadınların, çocukların hayatı! İstanbul Sözleşmesi’nden
çekilerek kadınların güvenlik zeminini ortadan kaldırdınız. Kadınları korumak yerine, kadını
savunmasız bırakan bir hukuk düzeni kurdunuz.
KADINLAR AİLE BİREYİ TARAFINDAN ÖLDÜRÜYORSA AİLE YILI NE İŞE YARIYOR?
Kadınların yüzde 71’i aile bireyleri tarafından öldürülüyor, yüzde 57’si kendi evinde.
Kadınların en çok öldürüldüğü yerin “ev”, en çok yoksullaştığı yerin “aile” olması herhalde
tesadüf olmamalı!.. Hal böyleyken, sizin “aileyi koruma” programınız ne işe yarıyor? Kadın
evinde öldürülüyor, kayıt dışı çalışıyor, sosyal güvencesi yok; gelip burada “Aile Yılı”nı
savunuyorsunuz… Bu tam olarak neyin savunmasıdır, neyin korumasıdır?
KADINLAR ARTIK BAĞIMLI HALE GETİRİLEN HEDEF KİTLE!
Bakın, TÜİK’in son verisine göre, Türkiye’de kadınların yüzde 30,8’i kayıt dışı çalışıyor; 3
milyon 248 bin kadın sosyal güvenceden tamamen yoksun. Bu ülkede her üç kadından biri ya
hiç gelir elde etmiyor ya da yoksulluk sınırının altında, erkeklere kıyasla çok daha fazla yoksul,
emeği kayıt dışı, çok daha güvencesiz, çok daha görünmez. Cumhurbaşkanlığı Yıllık
Programı’na bakıyoruz; orada da durum aynı. 2012’de 2 milyon 171 bin hane düzenli sosyal
yardım alırken 2024’te bu oran yüzde 63 artmış! Bugün her 7 kişiden biri yardıma muhtaç.
Sosyal yardımları yüzde 63 artırdı diye övünen bir Bakan olabilir mi? Bu yardımların önemli
kısmı kadınlara yöneliyor. Çünkü kadınlar artık sosyal politikanın öznesi değil, bağımlı hale
getirilen hedef kitlesi. Kadın kendi emeğiyle ayakta duramasın, devlete ya da eşine muhtaç
kalsın diye kurulan bir düzenin içindeyiz. Lafı eğip bükmeye gerek yok. “Aile Yılı” diyerek
üstünü kapattığınız şey, kadınların ölümünü, ezilmesini, dışlanmasını meşrulaştıran düzenin
adıdır. Kadına kasteden bu ataerkil, cinsiyetçi anlayışı kabul etmiyoruz.
