TBMM Genel Kurulu’nda, vakıf taşınmazları, kültür varlıkları, tarihi alan yönetimi ve kültür-
turizm faaliyetlerinde dijital denetimi güçlendirmesine yönelik düzenlemeleri içeren Vakıflar
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin görüşmeleri devam
ediyor.
CHP Kayseri Milletvekili Aşkın Genç, teklifin; CHP’li belediyeleri ekonomik, idari ve kültürel
olarak kuşatmayı amaçladığını ifade ederek, “İktidar bu kanun teklifiyle, belediyelerin
mülkiyetinde veya yönetiminde bulunan kültürel alanlara el koymanın yasal altyapısını
hazırlıyor” dedi.
CHP’li Genç, konuşmasında şunları kaydetti:
“Sayıştay’ın 2024 yılı denetim raporunda Kültür ve Turizm Bakanlığı Döner Sermaye
İşletmeleri’yle ilgili çok açık bir bulgu vardır. Rapora göre, Bakanlığa bağlı birimlerce yapılan
tahsislerde; tahsise ilişkin sözleşmelerin kontrol edilmediği, tahsis ücretlerinin hangi tahsise
ait olduğunun tespit edilmeden gelir kaydedildiği, tahsis işlemlerinin Yönerge’ye uygun
yapılıp yapılmadığının denetlenmediği ve en önemlisi, gelirlerin takibine yönelik bir sistem
dahi kurulmadığı belirtilmiştir. Yani, ortada şeffaflığı kaybolmuş, hesap verilebilirliği zayıf bir
gelir yönetimi vardır. Bu tabloya rağmen, şimdi ‘isim hakkı’ ve ‘sponsorluk’ gibi kalemleri
ekleyerek, gelir çeşitliliğini artırıyoruz deniliyor. Oysa bu düzenleme, Sayıştay’ın uyardığı
yapısal sorunlara çözüm üretmek yerine, yeni kaynakları aynı denetimsiz mekanizmaya dahil
etmektedir.
Sayıştay aynı raporda, Döner Sermaye İşletmesi’nin 2024 yılı net zararının 2 milyar 784
milyon TL olduğunu açıklamıştır. Bu tablo, bakanlığın döner sermaye sisteminin ekonomik
sürdürülebilirliğini yitirdiğini, yapılan tahsislerin ise kamusal fayda yerine kontrolsüz gelir
aktarımına dönüştüğünü göstermektedir. Hal böyleyken, ‘isim hakkı’nı, ‘sponsorluk gelirini’
döner sermaye kapsamına almak; bu denetimsiz yapıya reklam ve pazarlama ekonomisini
eklemektir. Buradan soruyorum: Kültürel mirasımız, müzelerimiz, ören yerlerimiz sponsor
panosuna mı dönüşecek? Toplumun ortak değerleri, Bakanlığın zararını kapatmak için
pazarlanabilir bir meta haline mi getirilecektir?
“Devletin görevi kültürel alanları ‘gelir kaynağı’na çevirmek değil, ‘kamusal hizmet’ olarak
sürdürmektir”
Kültürel alanlardan gelir elde etmek, onları ticarileştirmek değildir. Kültür ve sanat alanı,
reklam değil, kamusal bilinç alanıdır. Devletin görevi bu alanları ‘gelir kaynağı’na çevirmek
değil, ‘kamusal hizmet’ olarak sürdürmektir.
“Bu teklifin bütünü, teknik düzenlemelerin ötesinde açık bir siyasal niyeti taşımaktadır”
Bu teklifin bütünü, teknik düzenlemelerin ötesinde açık bir siyasal niyeti taşımaktadır. Yerel
yönetimleri, özellikle de Cumhuriyet Halk Partili belediyeleri ekonomik, idari ve kültürel
olarak kuşatma altına almak. Yerel seçimlerde milletin iradesiyle, belediyelerin yüzde 65’ini
kazanarak birinci parti çıkmamızı sindiremeyen iktidar, önce ‘tasarruf tedbirleri’ adı altında
belediyelerimizin hareket alanını daralttı. Şimdi de bu kanun teklifiyle, belediyelerin
mülkiyetinde veya yönetiminde bulunan kültürel alanlara el koymanın yasal altyapısını
hazırlıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi gibi, yıllarca ihmal edilmiş tarihi mekanları kamucu
bir anlayışla yeniden topluma kazandıran sosyal demokrat belediyecilik örnekleri iktidarı
rahatsız etmektedir. Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Ekrem İmamoğlu’nun, Mahir Polat gibi
liyakatli bürokratların emeğiyle, atıl durumdaki yapılar halkın kültür merkezi, gençlerin
etkinlik alanı, bilimin ve sanatın mekanı haline getirilmiştir. İktidar şimdi bu alanlara ‘mazbut
vakıf’ etiketi yapıştırıp, tabiri caizse o kamusal kazanımlara çökmek istemektedir. Yani mesele
yalnızca bir mülkiyet düzenlemesi değildir.
“İktidar, halkın sandıkta CHP’ye verdiği yetkiyi, yasal manevralarla geri almaya
kalkmaktadır”
Kültürel alanları da belediyeleri de ‘tek merkezli’ bir anlayışa teslim etmek isteyen bir iktidar
ile; o alanları halkın hizmetine sunan kamucu belediyecilik anlayışı karşı karşıyadır. Bu yasa,
bir anlamda yerel başarının cezalandırılması yasasıdır. Seçimle alınamayan belediyeler,
bürokratik yolla etkisizleştirilmeye çalışılmaktadır. İktidar, halkın sandıkta CHP’ye verdiği
yetkiyi, yasal manevralarla geri almaya kalkmaktadır. Bu düzenlemeyle belediyelerin elinden
yalnızca taşınmazlar değil, iradeleri de alınmaktadır. Kültürel mirasın idaresi, belediyelerin
değil, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün bünyesine devredilmekte; yerel halkın söz hakkı fiilen
sıfırlanmaktadır.
“Bu teklif, yalnızca belediyelerimizi değil, yerel demokrasiyi de hedef almaktadır”
Cumhuriyet’in kültür politikası, merkezden değil, yerelden filizlenmiştir. Halk evleri, köy
enstitüleri, belediye tiyatroları, yerel müzeler bu anlayışın ürünüdür. Bugün bu yasa teklifiyle
o miras tersine çevrilmek isteniyor. Kamunun değil, merkezi idarenin menfaati gözetiliyor. Bu
teklif, yalnızca belediyelerimizi değil, yerel demokrasiyi de hedef almaktadır. Bu yasa
teklifinin amacı kamusal fayda değil, siyasi tahakkümdür. Bu düzenleme kültürü korumaz,
tekelleştirir.”
