CHP’li Durmaz: "2011 Yılı nüfusları 2.000’in altında gösterilerek ülke genelinde 559 belde kapatıldı"

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda İçişleri Bakanlığı bütçesi görüşmelerinde konuşan CHP Tokat Milletvekili Kadim DURMAZ, 6360 sayılı yasa ile kapatılan beldelerin ve özellikle Tokat’taki 18 beldenin 12 yılı aşkın süredir devam eden hukuk mücadelesine dikkat çekti. Durmaz, “Aynı şartlara sahip komşu belde belediye statüsüne kavuşurken, Tokat’taki beldelerin ‘siz köy kalacaksınız’ denilerek dışlanmasının hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığını” söyledi.

18 Kasım 2025 Salı 11:55
CHP’li Durmaz: "2011 Yılı nüfusları 2.000’in altında gösterilerek ülke genelinde 559 belde kapatıldı"

DURMAZ: “AYNI NÜFUSA SAHİP KOMŞU BELDE BELEDİYE, TOKAT’TAKİ BELDE KÖY OLAMAZ; BU HUKUK DEVLETİYLE BAĞDAŞMAZ”

Durmaz, 2011 yılı nüfusları 2.000’in altında gösterilerek ülke genelinde 559 beldenin kapatıldığını hatırlatarak, “Bu beldelerden 58’i, yasanın yürürlüğe girdiği 2012 yılı içinde nüfusunu 2.000’in üzerine çıkarmasına rağmen kapatıldı. Bu insanlar 12 yıldır şehirli yaşam hakları için hukuk mücadelesi veriyor” dedi.

Bu hukuk mücadelesi sonucunda Kütahya Simav’a bağlı Kuşu, Afyon Sinanpaşa’ya bağlı Güney, Çankırı Orta’ya bağlı Kalfat ve Dodurga ile Tokat Reşadiye’ye bağlı Demircili beldelerinin hem yargı hem de bakanlık nezdinde haklı bulunarak belediye tüzel kişiliklerine yeniden kavuştuğunu hatırlatan Durmaz, “Bu kararlar artık tartışmasız emsal niteliğindedir” ifadelerini kullandı.

“BİR GÜN BELDESİNİZ, ERTESİ GÜN KÖYSÜNÜZ DENİYOR”

Yalnızca Tokat’ta 18 eski beldenin 12 yıldır aynı mücadeleyi verdiğini ve bunun doğrudan 90–100 bin kişiyi etkilediğini belirten Durmaz, bazı beldelerde yaşanan kayyum süreçlerini şöyle anlattı:

“Ankara İdare Mahkemelerinden aldıkları yürütmeyi durdurma kararlarıyla yeniden belediye statüsü kazanan, vali yardımcılarımızın ve kaymakamlarımızın kayyım belediye başkanı olarak atandığı Reşadiye Çevrecik ve Yolüstü, Almus Bağtaşı, Yeşilyurt Kuşçu beldelerinde halen kayyım belediye başkanları görev yapıyor.

Erbaa Değirmenli ve Akça, Almus Cihet ve Ormandibi, Zile Güzelbeyli, Yalınyazı ve Yıldıztepe, Sulusaray Dutluca, Niksar Kuyucak beldelerine de kayyım başkanlar atandı. Kayyım başkanlar imardan yazı işlerine, itfaiyeden mali işlere kadar müdürleri atadı, köy tüzel kişiliğinden belediye tüzel kişiliğine göre sistem baştan sona değişti. Halk ‘hayırlı olsun’ dedi, sevindi.

Ama ne oldu? Kısa bir süre sonra üst mahkeme başka karar verdi, aynı belde tekrar köy statüsüne döndürüldü; kayyımlar geri çekildi, belediye teşkilatları feshedildi. Bir gün ‘siz beldesiniz’, ertesi gün ‘hayır köysünüz’ deniyor.”

Bu nedenle Erbaa Değirmenli ve Akça, Almus Cihet ve Ormandibi, Zile Güzelbeyli, Yalınyazı ve Yıldıztepe, Sulusaray Dutluca, Niksar Kuyucak beldelerinde kayyım süreçlerinin geri alındığını hatırlatan Durmaz, ortaya çıkan tablonun vatandaşta derin bir adalet duygusu zedelenmesi yarattığını vurguladı.

“AYNI DOSYAYA BİR MAHKEME AK, DİĞERİ KARA DİYOR”

Durmaz, aynı hukuki nitelikteki davalarda yargı mercileri arasındaki çelişkilere de dikkat çekerek şunları söyledi:

“Ankara İdare Mahkemeleri bir kısım belde için ‘hak gaspı var’ deyip belediyeyi geri getirirken, Tokat İdare Mahkemesi aynı hukuki gerekçeyle gelen dosyalarda ‘bu dava burada görülmez’ deyip dosyayı kapatabiliyor. Samsun Bölge İdare/İstinaf ise bazı kararları onayıp bazılarını bozarak dosyaları iller arasında adeta top gibi dolaştırıyor.

12 yılda 7 ayrı dava açmış, son bir yılda 3–4 kez kapıdan çevrilmiş insanların adalet duygusunu bu tabloyla nasıl koruyacağız?”

“BU UYGULAMA ANAYASAYA VE ULUSLARARASI YÜKÜMLÜLÜKLERE AYKIRI”

Durmaz, uygulamanın sadece idari bir tercih değil, aynı zamanda Anayasa’ya ve uluslararası yükümlülüklere de açıkça aykırı olduğunu belirterek, Anayasa’nın 2, 10, 13, 67 ve 127. maddelerine atıf yaptı; hukuk devleti, eşitlik ilkesi, seçme-seçilme hakkı ve yerinden yönetim vurgusu yaptı.

Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın, yerel yönetim sınırlarında yapılacak değişikliklerde ilgili halka danışılmasını ve mümkünse referanduma gidilmesini öngördüğünü hatırlatan Durmaz, “Anayasa’nın 90. maddesi gereği, temel haklara ilişkin uluslararası sözleşmeler kanunların üzerindedir. Anayasa Mahkemesi de 2007 tarihli kararında tüzel kişiliği kaldırılacak yerleşimlerde halkoyuna başvurmanın yerinden yönetim ilkesinin gereği olduğunu söylemiştir. Buna rağmen ne halkın rızası alınmakta, ne de yerel özerklik korunmaktadır.” dedi.

Belediyelerin kapatılmasında yalnızca adrese dayalı nüfus kayıt sistemine bakılmasının da sağlıklı olmadığını vurgulayan Durmaz; yaz–kış nüfus farkı, mevsimlik işçilik, turizm hareketliliği ve geçici adres kayıtları nedeniyle gerçek nüfusun yansımadığını, yüksek yargı içtihatlarına göre idarenin nüfus dışında göç nedenleri, mali durum, hizmet kapasitesi, coğrafi koşullar ve ekonomik önemi birlikte değerlendirip kapatmayı “son çare” olarak düşünmesi gerektiğini belirtti.

“Kırsalda yaş ortalaması 60. İçme suyu, kanalizasyon arızası olsa, kazma kürekle kazma mezar eşmek gerekse genç yok. Bu nedenle bu belediyeler bizim için hayati önemdedir.” diyen Durmaz, kırsalın sahipsiz bırakılamayacağını söyledi.

“BU BÜTÇEDE BELDELİK HAKKININ İTİBARINI DA GÖRMEK İSTİYORUZ”

İçişleri Bakanlığı bütçesinden beklentilerini de sıralayan Durmaz şöyle konuştu:

“Bu dosyaların muhatabı sadece mahkemeler değildir; kanun teklifini hazırlayan, uygulamayı yöneten, kayyım atayan İçişleri Bakanlığı da doğrudan tarafıdır. Vatandaş şunu soruyor:
Emsal kararlarla haklarını alan Kuşu, Güney, Kalfat, Dodurga ve Demircili beldelerimizin hukukunu tanıyoruz da, Tokat’taki Erbaa Değirmenli ve Akça, Almus Cihet ve Ormandibi, Zile Güzelbeyli, Yalınyazı ve Yıldıztepe, Sulusaray Dutluca, Niksar Kuyucak beldelerinin hukuku neden aynı netlikte tanınmıyor?

Aynı nüfus kriteri, aynı tarih, aynı hukuki zemin varken neden birine belde statüsü iade ediliyor da, diğerine ‘siz köy kalacaksınız’ deniyor?”

Durmaz, bu çerçevede İçişleri Bakanlığı’ndan somut beklentilerini ise şöyle özetledi:

6360 sayılı yasa sonrası mağduriyetleri gidermek için, özellikle nüfusu 2.000 ve üzeri olan ve yıllardır dava açan beldeler için özel bir geçici madde veya tamamlayıcı yasal düzenleme yapılması,

Hukuk devleti ilkesine, yerel demokrasiye ve eşit yurttaşlığa uygun, beldelik hakkını da gözeten adil bir çerçevenin oluşturulması.

“Biz bu bütçede yalnızca bina, araç, personel ödeneği değil; hukuk devleti ilkesine, yerel demokrasiye ve eşit yurttaşlığa ayrılan ‘itibar payını’, beldelik hakkını da görmek istiyoruz” diyen Durmaz, Tokat’taki 18 belde başta olmak üzere tüm mağdur beldeler için çağrısını yineledi.

İL GENEL MECLİSİ ÜYELERİNİN SORUNLARINI DA GÜNDEME GETİRDİ

Konuşmasının sonunda ülke genelinde 51 ilde görev yapan 1290 seçilmiş İl Genel Meclisi üyesinin sorunlarını da dile getiren Durmaz, ilçe–merkez arası gidiş gelişler, beş günlük mesai yükü, ekonomik koşullarda yetersiz kalan huzur hakları ve ruhsat süreçlerindeki belirsizliklerin ciddi bir sorun alanı oluşturduğunu söyledi.

İl Genel Meclisi üyelerinin kırsala hizmet eden yerel parlamento üyeleri olduğunu belirten Durmaz, “İl Genel Meclisi üyelerimiz, muhtarlarımızla eşit düzeyde ruhsat ve özlük haklarına sahip olması gerektiğine inanıyorlar, bu bütçede İl Genel Meclisi üyelerinin emeğinin, alın terinin hakkını gözeten bir adım bekliyoruz” ifadelerini kullandı.

Durmaz sözlerini, “2026 yılı bütçesinin saydığım ve sıraladığım ilimizde umutla, beldelerin açılışını bekleyen belde sakinlerine umut, il genel meclisi üyelerine de yerel parlamentonun saygın bir üyesi olduğunu hatırlatan bir bütçe olmasını diliyor, ülkemize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum ” diyerek tamamladı.

Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.